ishak BALLICA
24-12-2011, 13:18
[Only Registered Users Can See Links]
Değerli dostlarım, Cuma günü her zamanki gibi aynı saatte kalktım ve geceleyin kapatmış olduğum cep telefonu açtım.Daha açar açmaz telefonumundan sabahın sessizliğince gür bir ses ile mesaj uyarısı geldi.Hayırdır deyip açdığımda ise Sevgili dostum Çağatay bey den bir mesaj geldiğini fark ettim.Mesaj gecenin bir yarısı çekildiği halde telefon kapalı olduğu için bana sabah ulaştı haliyle..
Mesajda aynen şunlar yazıyordu:
İş bilenin,kılınç kuşananın.Ben paşayı kaptım.
Uyku sersemliği, Allah Allah dedim kendi kendime.Yav hava yağmurlu idi.Bu adam ne zaman balığa kaçtı da paşayı kaptı diye düşündüm.Tabi işyerine gelip de bilgisayarımı açınca anladım ki, Sevgili dostum Çağatay bey,bir meslektaşı ile zaman zaman yağan yağmura aldırmadan yakın bir taraflara gece avına gitmişler ve av esnasında bir adet Yakışıklı bir Pehlivan Çağatay bey in oltasına arz ı endam etmiş.Lodos hala devam ettiği için gece pek üşümediklerini , ama orada komple sabahlamadıklarından ve daha sonrada oldukça geç bir saatte evlerinde döndüklerinden filan bahsetti.
Neyse dedim..Sen bürona geleceksen bir akşam çayı için buluşalım ve ayrıntıları orada anlat deyip, iş çıkışı onun bürosunda buluşup olayı bir kez daha yüzyüze görüşürken dinleme imkanı buldum.
Muhabbet esnasında karşılıklı olarak içilen akşam çayları
sohbetimizin tam demini verirken, gece denk gelen ,1.300 Kg'lık Pehlivan ın arkadaşıma yaşatmış olduğu adrenalin hala gözlerinden okunuyordu.
[Only Registered Users Can See Links]
Bir ara ben tekrar söze girdim ve bak arkadaşım lodos bugün yavaş yavaş bitiyor ve hava poyraza /yıldıza çeviriyor.İstersen hadi akşam kaçıp bir yoklama yapalım dedim.Abi vallahi daha dünün yorgunluğumu bile atamadım dediyse de sağolsun beni kırmayarak tamam abi dedi.Ama biraz takım yapmam lazım dediği için, onunla beraberce bürosundan çıkarak soluğu Çağlar Av dan sevgili kardeşim Hür bey in yanında aldık.Hem alışveriş yaptık, hemde sevgili Hür kardeşimin ile ayaküstü olsa dahi biraz muhabbet yapma imkanı bulduk.
Evlere gelinmiş ve hazırlıklar yapılmıştı.Arkadaşımın ben hazırım geliyorum demesi ile birlikte hemen ben de hazırlanarak beklemeye başladım.Ve sanırım 21,30 gibi de buluşarak başladık yemcilerin olduğu güzergaha doğru yol almaya.
Vardığımız ilk yemcide aradığımız kalitede mamun bulamadık.Daha sonra uğradığımız yemcide de ne yazık ki bulamadık.Yemler hep dünden kalma ve ölü idi.Halbuki bize yeni çıkartılmış, kıpır-kıpır mamun lazımdı.Arabayı bir kenara çektik ve başladık, bildiğimiz yemcileri tek tek telefon ile aramaya..Yok Allah yok.Bugün hiç birine mamaun gelmemiş.Yapacak bir şey yok tabiki.Çaresiz bir patlak kadar ölü mamun ve bir kaç pakette boru kurdu alarak avlağa vardık.
[Only Registered Users Can See Links]
Şehir içinde binaların sıkışıklığından dolayı pek şehri kasıp kavuramayan poyraz tüm haşmetiyle buraları har vurup savuruyordu.Leyn dedik buda ne...Hani meteroloji 3-5 gibi olacak gösteriyordu.Bu 4-6 hava yahu.
Giyindik, kuşandık ve takım taklavatı da alarak indik deniz kenarına.Hey Allah ım es dediysek te bu kadar değil be,diye hayıflanıyoruz.Halbuki, biz 3-5 hava gibi, sıra sıra dalgaların sahille koştuğu havanın hayalini kurmuştuk.Takımlar yemlenip de su ile buluşmuş ama hali hazırda tık yokdu.Haaa, bu arada kamışı elde zaptetmek de ayrı bir başarı olsa gerek.
Hava öyle bir esiyor ki, yeryüze sağlam tutunmayan her obje havada taklalarak atarak bir oraya bir buraya savuruyordu.Çer, çöp,kuru otlar,plastik naylon parçaları.pet şişeler..Vs..
Haaa, bu arada gece devriyesi yapan bir polis arabası bizileri fark etti.İlk önce hafif yavaşlıyarak bizleri izledi.Daha sonra 3 dakika bile geçmeden tekrar gelerek uzun uzun fener tutarak bizleri izledi.Ama o havada arabadan inerek yanımıza gelmeyi sanırım gözleri almadı.
Ama içlerinden geçen bilmek için sanırım müneccim olmaya gerek yok.Dedikleri aynen şu olsa gerek...Allah ım sen bu insanlara Akıl Fikir İhsan Eyle..Zira , yaptığımız hakikaten de pek akıl işi değildi. Soğuk bir yana, rüzgar adamı sersem yapmaya ve insanın içini dondurmaya yetiyordu.
Emin olun av arkaaşım ile aramızda 1 yada 2 metre mesefa olmasına rağmen bir türlü konuşup da anlaşamıyorduk.Rüzgarın uğultusundan ve denizin o hışım ile sahile koşa koşa gelen dalgaların sesinden aynı kelimeyi 3-4 defa bağıra bağıra birbirimize duyurmaya çalışıyorduk.
Sende tık var mıııı..? Yok...Yok...Sendeeee ...Ben de daha vuruş olmadı.Hım...Kafa sallama ..Tamam anlamında...
Ve sanırım saat gece yarısını biraz geçmişti ki, benim oltaya selam veren var gibi hissetmem le birlikte bastım tasmayı ve makarayı sarmaya başladım...
Ve karşıma yeni yetme bir delikanlı çıktı geldi.Sanırım 600 yada 650 gr civarı olsa gerek..Amanın da..Amanınnn...Hani benim pehlivanım diyerek bu güzeli ev sahipliğinde kusur etmiyerek, çantanım en konforlu köşesine koydum.Ve başladık tekrar beklemeye.
[Only Registered Users Can See Links]
Bu arada saatler 02.00 civarına gelmiş ve rüzgarı o saatte kadar sağ omzumuzdan poyraz olarak aldığımız halde, şimdi yavaş yavaş Tam karşımızdan Yıldız esmeye başlamıştı.
Deniz ise daha daha kudurmuş ve sahile doğru koşan dalgalar bir anda ayaklarımız altına kadar ulaşmaya başlamıştı.
Ve, henüz bir gün önce gece avı yapmış olan sevgili Çağatay kardeşim sonunda dayanamadı ve abi ben azıcık arabaya kaçacağım dedi.Yav ayaklarım dan adeta his kesildi.Donuyor ayaklarım dedi.Arkadaşım haklı...İnsan bedeninin de bir sınırı var tabiki...
10-15 dakika arabada oturan arkadaşım bir süre sonra tekrar yanıma geldi.Yemlerini tazeleyerek tekrar su ile buluşturdu.
Sözün özü, iki divane elde kamış bekleyip duruyoruz.Ama ne yazık ki, tek bir vuruş bile yok.Ve bir süre daha sabır eden arkadaşım tekrar arabaya yöneldi.Ben ise akıl fukarası hala inat ile bekliyorum.Ne yalan söylüyeyim , en fazla 10 dakika kadar bekledim ve bende koştum arabaya.
Arabaya girer girmez derin bir nefes çektim ve oh dünya varmış yav dedim..Bu sırada arabanın cam fitillerinin arasından arabaya içine giren rüzgar resmen ıslık çalarak şarkı söylüyordu.Araçta beş dakika kadar daha oturduk ve ikimiz birden aynı fikir de buluştuk.
Bu yaptığımız pek akıllıca bir şey değil idi.Ve yapılacak en akıllıca iş, 5-7 gibi bir havaya ulaşan yıldız/poyraz yerine daha mutedil bir poyrazda av yapmak ümidiyle hemen arabana çıkarak takımları toplar toplamaz kendimizi İzmir doğru geri dönüş yolculuğunda bulduk.
Sözün özü, bu av esasında yaşanan onca meşakkete rağmez sadece bir adet yeni yetme bir 35-36 cm lik pehlivanın denk geldiği bir av güncesi daha yaşamış olduk.
Çok şükür yaklaşık olarak belki on seneden beri yapmaya fırsat/cesaret/arkadaş bulamadığım kıyıdan levrek avına seneler sonra tekrar yapma fırsatı buldum.Demek ki, hala unutmamışım bu işi..;)
Dostlarınız ile birlikte çok daha uygun havalarda çok daha bereketli avların szilere denk gelmesi dileği ile rastgele...
Değerli dostlarım, Cuma günü her zamanki gibi aynı saatte kalktım ve geceleyin kapatmış olduğum cep telefonu açtım.Daha açar açmaz telefonumundan sabahın sessizliğince gür bir ses ile mesaj uyarısı geldi.Hayırdır deyip açdığımda ise Sevgili dostum Çağatay bey den bir mesaj geldiğini fark ettim.Mesaj gecenin bir yarısı çekildiği halde telefon kapalı olduğu için bana sabah ulaştı haliyle..
Mesajda aynen şunlar yazıyordu:
İş bilenin,kılınç kuşananın.Ben paşayı kaptım.
Uyku sersemliği, Allah Allah dedim kendi kendime.Yav hava yağmurlu idi.Bu adam ne zaman balığa kaçtı da paşayı kaptı diye düşündüm.Tabi işyerine gelip de bilgisayarımı açınca anladım ki, Sevgili dostum Çağatay bey,bir meslektaşı ile zaman zaman yağan yağmura aldırmadan yakın bir taraflara gece avına gitmişler ve av esnasında bir adet Yakışıklı bir Pehlivan Çağatay bey in oltasına arz ı endam etmiş.Lodos hala devam ettiği için gece pek üşümediklerini , ama orada komple sabahlamadıklarından ve daha sonrada oldukça geç bir saatte evlerinde döndüklerinden filan bahsetti.
Neyse dedim..Sen bürona geleceksen bir akşam çayı için buluşalım ve ayrıntıları orada anlat deyip, iş çıkışı onun bürosunda buluşup olayı bir kez daha yüzyüze görüşürken dinleme imkanı buldum.
Muhabbet esnasında karşılıklı olarak içilen akşam çayları
sohbetimizin tam demini verirken, gece denk gelen ,1.300 Kg'lık Pehlivan ın arkadaşıma yaşatmış olduğu adrenalin hala gözlerinden okunuyordu.
[Only Registered Users Can See Links]
Bir ara ben tekrar söze girdim ve bak arkadaşım lodos bugün yavaş yavaş bitiyor ve hava poyraza /yıldıza çeviriyor.İstersen hadi akşam kaçıp bir yoklama yapalım dedim.Abi vallahi daha dünün yorgunluğumu bile atamadım dediyse de sağolsun beni kırmayarak tamam abi dedi.Ama biraz takım yapmam lazım dediği için, onunla beraberce bürosundan çıkarak soluğu Çağlar Av dan sevgili kardeşim Hür bey in yanında aldık.Hem alışveriş yaptık, hemde sevgili Hür kardeşimin ile ayaküstü olsa dahi biraz muhabbet yapma imkanı bulduk.
Evlere gelinmiş ve hazırlıklar yapılmıştı.Arkadaşımın ben hazırım geliyorum demesi ile birlikte hemen ben de hazırlanarak beklemeye başladım.Ve sanırım 21,30 gibi de buluşarak başladık yemcilerin olduğu güzergaha doğru yol almaya.
Vardığımız ilk yemcide aradığımız kalitede mamun bulamadık.Daha sonra uğradığımız yemcide de ne yazık ki bulamadık.Yemler hep dünden kalma ve ölü idi.Halbuki bize yeni çıkartılmış, kıpır-kıpır mamun lazımdı.Arabayı bir kenara çektik ve başladık, bildiğimiz yemcileri tek tek telefon ile aramaya..Yok Allah yok.Bugün hiç birine mamaun gelmemiş.Yapacak bir şey yok tabiki.Çaresiz bir patlak kadar ölü mamun ve bir kaç pakette boru kurdu alarak avlağa vardık.
[Only Registered Users Can See Links]
Şehir içinde binaların sıkışıklığından dolayı pek şehri kasıp kavuramayan poyraz tüm haşmetiyle buraları har vurup savuruyordu.Leyn dedik buda ne...Hani meteroloji 3-5 gibi olacak gösteriyordu.Bu 4-6 hava yahu.
Giyindik, kuşandık ve takım taklavatı da alarak indik deniz kenarına.Hey Allah ım es dediysek te bu kadar değil be,diye hayıflanıyoruz.Halbuki, biz 3-5 hava gibi, sıra sıra dalgaların sahille koştuğu havanın hayalini kurmuştuk.Takımlar yemlenip de su ile buluşmuş ama hali hazırda tık yokdu.Haaa, bu arada kamışı elde zaptetmek de ayrı bir başarı olsa gerek.
Hava öyle bir esiyor ki, yeryüze sağlam tutunmayan her obje havada taklalarak atarak bir oraya bir buraya savuruyordu.Çer, çöp,kuru otlar,plastik naylon parçaları.pet şişeler..Vs..
Haaa, bu arada gece devriyesi yapan bir polis arabası bizileri fark etti.İlk önce hafif yavaşlıyarak bizleri izledi.Daha sonra 3 dakika bile geçmeden tekrar gelerek uzun uzun fener tutarak bizleri izledi.Ama o havada arabadan inerek yanımıza gelmeyi sanırım gözleri almadı.
Ama içlerinden geçen bilmek için sanırım müneccim olmaya gerek yok.Dedikleri aynen şu olsa gerek...Allah ım sen bu insanlara Akıl Fikir İhsan Eyle..Zira , yaptığımız hakikaten de pek akıl işi değildi. Soğuk bir yana, rüzgar adamı sersem yapmaya ve insanın içini dondurmaya yetiyordu.
Emin olun av arkaaşım ile aramızda 1 yada 2 metre mesefa olmasına rağmen bir türlü konuşup da anlaşamıyorduk.Rüzgarın uğultusundan ve denizin o hışım ile sahile koşa koşa gelen dalgaların sesinden aynı kelimeyi 3-4 defa bağıra bağıra birbirimize duyurmaya çalışıyorduk.
Sende tık var mıııı..? Yok...Yok...Sendeeee ...Ben de daha vuruş olmadı.Hım...Kafa sallama ..Tamam anlamında...
Ve sanırım saat gece yarısını biraz geçmişti ki, benim oltaya selam veren var gibi hissetmem le birlikte bastım tasmayı ve makarayı sarmaya başladım...
Ve karşıma yeni yetme bir delikanlı çıktı geldi.Sanırım 600 yada 650 gr civarı olsa gerek..Amanın da..Amanınnn...Hani benim pehlivanım diyerek bu güzeli ev sahipliğinde kusur etmiyerek, çantanım en konforlu köşesine koydum.Ve başladık tekrar beklemeye.
[Only Registered Users Can See Links]
Bu arada saatler 02.00 civarına gelmiş ve rüzgarı o saatte kadar sağ omzumuzdan poyraz olarak aldığımız halde, şimdi yavaş yavaş Tam karşımızdan Yıldız esmeye başlamıştı.
Deniz ise daha daha kudurmuş ve sahile doğru koşan dalgalar bir anda ayaklarımız altına kadar ulaşmaya başlamıştı.
Ve, henüz bir gün önce gece avı yapmış olan sevgili Çağatay kardeşim sonunda dayanamadı ve abi ben azıcık arabaya kaçacağım dedi.Yav ayaklarım dan adeta his kesildi.Donuyor ayaklarım dedi.Arkadaşım haklı...İnsan bedeninin de bir sınırı var tabiki...
10-15 dakika arabada oturan arkadaşım bir süre sonra tekrar yanıma geldi.Yemlerini tazeleyerek tekrar su ile buluşturdu.
Sözün özü, iki divane elde kamış bekleyip duruyoruz.Ama ne yazık ki, tek bir vuruş bile yok.Ve bir süre daha sabır eden arkadaşım tekrar arabaya yöneldi.Ben ise akıl fukarası hala inat ile bekliyorum.Ne yalan söylüyeyim , en fazla 10 dakika kadar bekledim ve bende koştum arabaya.
Arabaya girer girmez derin bir nefes çektim ve oh dünya varmış yav dedim..Bu sırada arabanın cam fitillerinin arasından arabaya içine giren rüzgar resmen ıslık çalarak şarkı söylüyordu.Araçta beş dakika kadar daha oturduk ve ikimiz birden aynı fikir de buluştuk.
Bu yaptığımız pek akıllıca bir şey değil idi.Ve yapılacak en akıllıca iş, 5-7 gibi bir havaya ulaşan yıldız/poyraz yerine daha mutedil bir poyrazda av yapmak ümidiyle hemen arabana çıkarak takımları toplar toplamaz kendimizi İzmir doğru geri dönüş yolculuğunda bulduk.
Sözün özü, bu av esasında yaşanan onca meşakkete rağmez sadece bir adet yeni yetme bir 35-36 cm lik pehlivanın denk geldiği bir av güncesi daha yaşamış olduk.
Çok şükür yaklaşık olarak belki on seneden beri yapmaya fırsat/cesaret/arkadaş bulamadığım kıyıdan levrek avına seneler sonra tekrar yapma fırsatı buldum.Demek ki, hala unutmamışım bu işi..;)
Dostlarınız ile birlikte çok daha uygun havalarda çok daha bereketli avların szilere denk gelmesi dileği ile rastgele...