gokseldbuga
02-12-2006, 21:44
Evet arkadaslar, beklenen raporumuzu açıklıyorum!
sabah saat 5 te kalktik ve 6 civarı abimi de alarak Taygunu almak üzere yola koyulduk. Dün geceki msn yazışmaları sonunda Ishak abinin tarif ettiği Zeytinelinde karar kılındı. saat 6:30 civarı narliderede güzelce kahvaltımızı yaptık. Güzelbahçe halinden 1 tane sübye bile bulduk!
Eski çeşme yolundan devam ederken soldaki tabelaya gözüm ilişti, Zeytinler köyü! (hep ünlem işareti koyuyorum nedeni anlaşılacaktır) . Herneyse köy tableasını geçmiş olmamıza rağmen, Ishak abinin tarifi burası olsa diyerek köye girdik. Ayni İshak abinin tarif ettiği gibi az gittikten sonra köy meydanındaki bakkalı bulduk. Ekmek almak için burada durduk ve bakkalla sohbet ettik. Bu arada abimin içine nereden doğduysa bakkala Kokar yolunu sordu. Bakkal gayet sakin arabamıza baktı! değer mi bu arabayla gideceğinize diye bir soru yöneltti. Biz sadece bilgi için soruğumuzu zaten Kokara gitmeyeceğimizi öyledikten sonra aynen İshak abinin dediği gibi köyün içinden sola döndük. Az gittikten sonra aynen İshak abinin dediği gibi ustunden otoban geçen köprünün altından geçerek yola devam ettik. Yalnız belirtmek isterim İshak abinin dediği DHIM tabelasını GÖRMEDİK! Başladık yol almaya . Asfalt aynen İshak abinin dediği gibi bir süre sonra bitti ve toprak yoldan gitmeye başladık ama ne yol! Git allah git bitmez , yol berbat ama öyle böyle değil berbat ötesi. Bu arada bol bol İshak abinin kulaklarını çınlatıyorum hem de konsantre olup yol almaya çalışıyorum! ( ah İshak abi yolun bu kadar bozuk olduğunu neden söylemedin yaw daha kaç km gidicez acaba diye kulakları anmakla meşgulum).
Arkadaşlar dere tepe düz gittik ( abartıyorsam namertim), git allah git bitmez, orman başladı, yollarda kütükler , kesim alanı. 1 arabanın o yollardan geçmesi mümkün değil. Yol denen birşey yok zaten . 2 saat kadar zahmetli bir yolculuktan sonra abimin midesi iyice bulanmaya başladı ki denizi uzaktan gördük ve yolun kenarında durduk.
"Taygun çıkar abicim şu tarifi " dedim ve dememle başımdan aşağı manavgat çağlayanı döküldü!
Önüme bakıyorum bir dağ, dağın arasında bir vadi, düşünüyorum " ulen o vadi deniz değildir!"
Soluma dönüyorum karşıdaki adacık gibi yer tanıdık geliyor " olamaz yav" der iken itiraf etmek zorunda kalıyorum.
"Arkadaşlar korkarım ki biz Kokar' a gelmiş bulunuyoruz". Abim şöyle bir baktıktan sonra " ........... (sessizlik)"
Dönüş yok, emin olmak lazım, denize yakınlaşıyoruz ve malesef doğru! Biz 3 enayi ( eşimi katmıyorum, kızcağız arabada eşlik ediyor o kadar, ve eminim Türkçesi yeterli olsa bu enayiliği yapmazdı) Kokara gelmişiz, hem de VW Bora ile, yolu görseniz ne demek istediğimi anlardınız.
Her neyse şimdi yer değerlendirmesi. Erol abinin dediği buruna yürümemiz mümkün değildi çünkü arabayı bıraktığımız yer iel burun arası baya bi mesafe üstelik eşimin de oraya yürümesi mümkün değildi, ben de yürrüme taraftarı değildim açıkçası. Etrafa şöyle bir baktıktan sonra denizin dağın içine kadar girdiği o vadiden avlanmaya karar verdik . Kıyıya inmek ne mümkün! çalılar , kayalar ben o kadar yıldır avlanırım , Egenin ve Akdenizin o kadar kıyısına gittim böyle bir yapı hiç görmedim, resmen fyord. Denize inmek mümkün değil o kadar dik ve sarp ki anlatamam. Her neyse zar zor düşe kalka inmeyi başardık ama olta atmaya imkan yok. Sağınıza solunuza dönmeniz mümkün değil . Balık çiftliklerine yem atan işçilere selam verip avlanmak istediğimizi bağırarak söyledik adamlar olur gibi bir işaret yaptıktan sonra gülmeye başladılar !
3 ümüz de işkillendik heralde " bu enayiler burda ne arıyor " diye gülüyorlar sandık ama malesef öyle değilmiş.....
Kayalıkların arasına girerek 3 ümüz de oltaları denize bıraktık ama öyle garip bir oluşum ki Taygun benden 4 mt ilerde olmasına rağmen onu görmediğim gibi, 4 mt üstümde kayalıklarda oturan eşimi de ne görüyor ne duyuyorum .
HOOOOP asıldı , çek bakalım , ilk gelen hanos
abim çekiyor hoooopp hanos,
"Tayguuuuun balık varrr mıııı? "
"Abiiii hanos çektim 2-3 taneeee"
Allah allah diyoruz, devam ediyoruz, HANOS HANOS HANOS HANOS derken abimin oltasında büyük bir ağırlık, durmadan kayalıklara giriyor abimçekiyor o zorluyor.... Ağırlığı bilmiyorum ama takriben kola kadar gelebilecek bir iskorpit ! Kocaman , şişman bir iskorpit.
Devam ediyoruz hanos hanos hanos!
En sonunda dayanamıyoruz ve gidelim kurtulalım bu Kokardan diyoruz, zar zor yukarı tırmanıyoruz ve geri dönmeye başlıyoruz.
O da ne , dönüş yolunda ormancılar koca bir kamyonla kesilmiş ağaçları topluyorlar , geçmek mümkün değil, 30-35 dakika yoldaki kütükleri kamyona yüklemelerini bekliyoruz, bize zar zor yol veriyorlar , teşekkür edip yolumuza devam ediyoruz. 2 saat sonra , İshak abinin traif ettiği köprü sandığımız yerde duruyoruz çünkü abim sapsarı kesilmiş durumda , mide bulanması baş dönmesi!
Bir kere daha yolun ne kadar berbat olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Köye giriyoruz, otobana çıkıyoruz ver elini Ildır. İshak abinin bahsettiği yer de virajlı olduğundan ve dayanacak takaimiz kalmadığından , en iyi bildiğimiz yere Ildıra yöneliyoruz.
Ildıra girdiğimizde o ana kadar kendini tutmuş olan abim artık dayanamıyor arabayı parkediyoruz ve mola vererek kendisine gelmesini bekliyoruz. Ildıra varıyoruz saat 14:30 yada 15:00 tam hatırlayamıyorum. Balık yok , hiç o bahse girmeyeceğim. Abim 1 dil, 1 lidaki 1 karagöz çekiyor, ben aldığım ufak isparozu denize birakiyorum, Taygunda da ufak bir karagöz var.
Dönüşte , elimizde bir sürü mamun , fıstık gibi 15 tane yengeç, borukurdu, koca bir sübye var. Lilia yı kandıradak İnciraltında şansımızı denemeye karar veriyoruz.....
Hava çok soğuk 2,3 atıştan sonra kös kös evlerimize dönüyoruz.
Alınacak dersler = elindeki tarife düzgün bak
manzara, deniz ne kadar güzel olursa olsun , balık olacak demek değildir(kokar)
adamlar neden gülmüşler anlıyoruz, hanos hanos hanos!
Tesellimiz, kahkahalarımız, deniz havası, ve Kokar yolundan topladığımız bolca dağ çileği, ne çileklerdi ama .......
resimler aşağdaki adrestedir, ziplidir
balıkların resimlerini Taygun koyar, hepsini ona verdik
[Only Registered Users Can See Links]
sabah saat 5 te kalktik ve 6 civarı abimi de alarak Taygunu almak üzere yola koyulduk. Dün geceki msn yazışmaları sonunda Ishak abinin tarif ettiği Zeytinelinde karar kılındı. saat 6:30 civarı narliderede güzelce kahvaltımızı yaptık. Güzelbahçe halinden 1 tane sübye bile bulduk!
Eski çeşme yolundan devam ederken soldaki tabelaya gözüm ilişti, Zeytinler köyü! (hep ünlem işareti koyuyorum nedeni anlaşılacaktır) . Herneyse köy tableasını geçmiş olmamıza rağmen, Ishak abinin tarifi burası olsa diyerek köye girdik. Ayni İshak abinin tarif ettiği gibi az gittikten sonra köy meydanındaki bakkalı bulduk. Ekmek almak için burada durduk ve bakkalla sohbet ettik. Bu arada abimin içine nereden doğduysa bakkala Kokar yolunu sordu. Bakkal gayet sakin arabamıza baktı! değer mi bu arabayla gideceğinize diye bir soru yöneltti. Biz sadece bilgi için soruğumuzu zaten Kokara gitmeyeceğimizi öyledikten sonra aynen İshak abinin dediği gibi köyün içinden sola döndük. Az gittikten sonra aynen İshak abinin dediği gibi ustunden otoban geçen köprünün altından geçerek yola devam ettik. Yalnız belirtmek isterim İshak abinin dediği DHIM tabelasını GÖRMEDİK! Başladık yol almaya . Asfalt aynen İshak abinin dediği gibi bir süre sonra bitti ve toprak yoldan gitmeye başladık ama ne yol! Git allah git bitmez , yol berbat ama öyle böyle değil berbat ötesi. Bu arada bol bol İshak abinin kulaklarını çınlatıyorum hem de konsantre olup yol almaya çalışıyorum! ( ah İshak abi yolun bu kadar bozuk olduğunu neden söylemedin yaw daha kaç km gidicez acaba diye kulakları anmakla meşgulum).
Arkadaşlar dere tepe düz gittik ( abartıyorsam namertim), git allah git bitmez, orman başladı, yollarda kütükler , kesim alanı. 1 arabanın o yollardan geçmesi mümkün değil. Yol denen birşey yok zaten . 2 saat kadar zahmetli bir yolculuktan sonra abimin midesi iyice bulanmaya başladı ki denizi uzaktan gördük ve yolun kenarında durduk.
"Taygun çıkar abicim şu tarifi " dedim ve dememle başımdan aşağı manavgat çağlayanı döküldü!
Önüme bakıyorum bir dağ, dağın arasında bir vadi, düşünüyorum " ulen o vadi deniz değildir!"
Soluma dönüyorum karşıdaki adacık gibi yer tanıdık geliyor " olamaz yav" der iken itiraf etmek zorunda kalıyorum.
"Arkadaşlar korkarım ki biz Kokar' a gelmiş bulunuyoruz". Abim şöyle bir baktıktan sonra " ........... (sessizlik)"
Dönüş yok, emin olmak lazım, denize yakınlaşıyoruz ve malesef doğru! Biz 3 enayi ( eşimi katmıyorum, kızcağız arabada eşlik ediyor o kadar, ve eminim Türkçesi yeterli olsa bu enayiliği yapmazdı) Kokara gelmişiz, hem de VW Bora ile, yolu görseniz ne demek istediğimi anlardınız.
Her neyse şimdi yer değerlendirmesi. Erol abinin dediği buruna yürümemiz mümkün değildi çünkü arabayı bıraktığımız yer iel burun arası baya bi mesafe üstelik eşimin de oraya yürümesi mümkün değildi, ben de yürrüme taraftarı değildim açıkçası. Etrafa şöyle bir baktıktan sonra denizin dağın içine kadar girdiği o vadiden avlanmaya karar verdik . Kıyıya inmek ne mümkün! çalılar , kayalar ben o kadar yıldır avlanırım , Egenin ve Akdenizin o kadar kıyısına gittim böyle bir yapı hiç görmedim, resmen fyord. Denize inmek mümkün değil o kadar dik ve sarp ki anlatamam. Her neyse zar zor düşe kalka inmeyi başardık ama olta atmaya imkan yok. Sağınıza solunuza dönmeniz mümkün değil . Balık çiftliklerine yem atan işçilere selam verip avlanmak istediğimizi bağırarak söyledik adamlar olur gibi bir işaret yaptıktan sonra gülmeye başladılar !
3 ümüz de işkillendik heralde " bu enayiler burda ne arıyor " diye gülüyorlar sandık ama malesef öyle değilmiş.....
Kayalıkların arasına girerek 3 ümüz de oltaları denize bıraktık ama öyle garip bir oluşum ki Taygun benden 4 mt ilerde olmasına rağmen onu görmediğim gibi, 4 mt üstümde kayalıklarda oturan eşimi de ne görüyor ne duyuyorum .
HOOOOP asıldı , çek bakalım , ilk gelen hanos
abim çekiyor hoooopp hanos,
"Tayguuuuun balık varrr mıııı? "
"Abiiii hanos çektim 2-3 taneeee"
Allah allah diyoruz, devam ediyoruz, HANOS HANOS HANOS HANOS derken abimin oltasında büyük bir ağırlık, durmadan kayalıklara giriyor abimçekiyor o zorluyor.... Ağırlığı bilmiyorum ama takriben kola kadar gelebilecek bir iskorpit ! Kocaman , şişman bir iskorpit.
Devam ediyoruz hanos hanos hanos!
En sonunda dayanamıyoruz ve gidelim kurtulalım bu Kokardan diyoruz, zar zor yukarı tırmanıyoruz ve geri dönmeye başlıyoruz.
O da ne , dönüş yolunda ormancılar koca bir kamyonla kesilmiş ağaçları topluyorlar , geçmek mümkün değil, 30-35 dakika yoldaki kütükleri kamyona yüklemelerini bekliyoruz, bize zar zor yol veriyorlar , teşekkür edip yolumuza devam ediyoruz. 2 saat sonra , İshak abinin traif ettiği köprü sandığımız yerde duruyoruz çünkü abim sapsarı kesilmiş durumda , mide bulanması baş dönmesi!
Bir kere daha yolun ne kadar berbat olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Köye giriyoruz, otobana çıkıyoruz ver elini Ildır. İshak abinin bahsettiği yer de virajlı olduğundan ve dayanacak takaimiz kalmadığından , en iyi bildiğimiz yere Ildıra yöneliyoruz.
Ildıra girdiğimizde o ana kadar kendini tutmuş olan abim artık dayanamıyor arabayı parkediyoruz ve mola vererek kendisine gelmesini bekliyoruz. Ildıra varıyoruz saat 14:30 yada 15:00 tam hatırlayamıyorum. Balık yok , hiç o bahse girmeyeceğim. Abim 1 dil, 1 lidaki 1 karagöz çekiyor, ben aldığım ufak isparozu denize birakiyorum, Taygunda da ufak bir karagöz var.
Dönüşte , elimizde bir sürü mamun , fıstık gibi 15 tane yengeç, borukurdu, koca bir sübye var. Lilia yı kandıradak İnciraltında şansımızı denemeye karar veriyoruz.....
Hava çok soğuk 2,3 atıştan sonra kös kös evlerimize dönüyoruz.
Alınacak dersler = elindeki tarife düzgün bak
manzara, deniz ne kadar güzel olursa olsun , balık olacak demek değildir(kokar)
adamlar neden gülmüşler anlıyoruz, hanos hanos hanos!
Tesellimiz, kahkahalarımız, deniz havası, ve Kokar yolundan topladığımız bolca dağ çileği, ne çileklerdi ama .......
resimler aşağdaki adrestedir, ziplidir
balıkların resimlerini Taygun koyar, hepsini ona verdik
[Only Registered Users Can See Links]