Taygun KOCABIYIK
19-11-2007, 16:23
Hani MFÖ diyor ya nasıl anlatsam nerden başlasam işte bende o durumdayım. Konuya nerden girceğimi bilemiyorum.
Herşey rüzgarlı ve soğuk bir kış gecesi sobanın başında otururken çalan telefonla gelişmeye başladı. Arayan numara Serkan abimin olsada telefondaki ses Hasan abiden başkasına ait olamazdı. Balığa gidiyoruz 30 dakika sonra senin evdeyiz hazır ol dedi. Fakat ben ne evdeydim nede 30 dakikada eve gidip hazırlanacak durumdaydım. Bunun yanı sıra sabah güzelbahçede dayımın balıkçılık yapan arkadaşlarıyla ağ toplamaya misafir olarak gidecektim. Hasan abi tabiki beni ikna etti ve annanemde üzerime balıkta giyebileceğim her türlü eski kazağı kah üzerime giyerek kah yanıma alarak hazırlığımı tamamladım. Altımada 2 kat eşortman giymeyi ihmal etmedim. Daha sonra yola çıktım 2-3 dakika içinde buluşma yerinden ekip beni aldı. Yolda muhabbet ede ede yemcileri gezip yem ikmalinide tamamladık. Herşey tamamdı. Güzelbahçede seyir halinde giderken önümüzde bisikletle giden biri (direksiyonunda çok ağırlık asılıydı) düşüp kafasını bisikletin direksiyonuna vurdu. Hemen arabayı durdurup yanına gittik. Hasan abi yaralıyı kendine getirdi iyimisin başın ağrıyormu biryerini vurdunmu gibi soruları sorduktan sonra evine kadar bırakmak için bisikleti alıp yola çıktık. Yolda çok hoş muhabbetler geçti aramızda ve Kemal amca bizi kahve içmeye davet etti. Kıramadık yarım saat kadar kahve içip sohbet ettikten sonra "zodyak botumu alın gidin istediğiniz yere" teklifini kabul etmeyerek ayrıldık. İnsani bir vazifeyi yerine getirmenin verdiği huzurla yola koyulduk. Fırından ekmek alırken arabada teyip olmadığı için Türkiye maçının skorunu sormayı ihmal etmedim 2-1 yenildik lafını duyunca ekmekleri hüzünlü şekilde alıp kara haberi tez yetiştirdim ekibimize ama yanlışmış eve gelince öğrendim daha çok sevindim :) Neyse herşey harika yola devam ediyoruz Karaburun yol ayrımına gelmeden polis yolu kesip doğal olarak ehliyet ruhsat sordu. Ama doğal olarak ehliyet ruhsat serkan abinin yanında değil evde çıkardığı pantolonun cebinde olduğu için polisler bize ufak bir kemer cezası yazalım zevkinizden mahrum kalmayın dediler. Fakat vizeyle ilgili problem olunca Güzelbahçeye kadar geri dönüp evden ruhsatın gelmesini bekledik. Neyse bu kötü olayıda tatlıya bağlayıp yola devam ettik. Zeytinelere geldiğimizde saat 01:25 civarıydı. Eşyaları indirmeye başladığımızda yağmur başladı bizde mecburen eşyaların bir kısmının üstünü örtüp bir kısmınıda arabanın altına koyarak koruma altına aldık. Arabada çay demleme faslı başladı fakat fırtınada başladı. Her taraftaki bulutlar deli gibi yıldırım üretiyordu (sabaha kadar mübalasız dakikada 10 'a yakın yıldırım çaktı) açıkçası baya korktum. Çayları içtik hava biraz yumuşar gibi oldu Hasan abiyle Serkan abi hemen oltaları alıp deniz kenarına erkek mercan avlamaya gittiler. Ama pek uzun sürmedi yağmur hızını arttırınca ve balıklar tahminimizce gök gürültüsünden korkunca av Aydın havası oldu :) Sabaha kadar zaman zaman hızlanıp doluya dönüşen yağmurda arabada çok güzel sohbet ettik Hasan abiyle nerdeyse kendimi Discovery Channel izliyormuşum gibi hissedicektim açıkçası :). Havanın iyice bozmasından dolayı Hüseyin ve ben hadi gidelim diye tutturduk fakat Hasan abi yolun dere gibi aktığını yolu göremeyeceğimizi yola çıkmanın hiçbir anlamı olmadığını söyleyip bizi caydırdı. Sabah 6 ya doğru hasan abi sızdı bizde uykumuz iyice gelince havanında çok kötü olması nedeniyle uyuduk. (biz derken hüseyini ve kendimi kastediyorum serkan abi herkesten önce çoktan uyumuştu zaten:D )
Gözlerimi açtığımda hasan abi birşeyler söyleyip gitti. Sanırım 2-3 dakika sonra yine aynı şeyler yaşandı. Biraz daha zaman geçince hasan abi
- sen benim dediklerimi anlıyormusun dedi (yada ben uyku haliyle öyle hatırlıyorum)
- anlamıyorum ne diyon abi?
- Annen aradı diyom gece ne yaptınız diye sordu yağmur vardı arabada oturduk dedim tamam dedi kapattı. Hadi kalk bak Serkan abin bi çupra kaçırdı bi lidaki yakaladı.
Der demez yerimden kalkıp oltamı hazırladım ve denize salladım. Serkan abi lidakileri tek tek çekmeyi bırakıp 3 lü çekmeye başladı ama biz ufak iğne atmama taraftarı olduğumuz için paşaların teşrif etmesini bekleyerek öğleni yaptık. Öğlen yemeğinde Serkan usta bize sucuklu yumurta yaptı afiyetle mideye indirdik. Yemeğin sonuna doğru Hasan abi hava bozcak çabuk yiyin toparlanın demez mi. Bizde oltalar hariç herşeyi toparladık ve arabanın içine oturduk çayımızı koyup yudumlamaya başlamadan yağmur başladı. Yaklaşık yarım saat yağan yağmurun ardından hava açıldı ve biz tekrar oltalarımızın başına geçtik. Tüm uğraşlara rağmen balık olmayınca. Vermeyince mabud neylesin Mahmut hesabı pes ettik. Toparlandık yerimizden 5 metre ileri gidemeden araba çamura saplandı. Ne öne ne arkaya iktiremedik. Ordan geçen 3 balıkçı yardım etmek için geldilersede 2 dakika bile durmadan çekip gittiler. Bizde kendi başımızın çeresine bakmak için var gücümüzle arabanın lastiklerinin altına taş doldurduk tahta koyduk ama olmadı en sonunda krikoyla kaldırıp lastiklerin altına tahta koyma fikri aklımıza geldi. arabayı ilk kaldırışta pek başarılı bir yerleştirme olmadı çünkü diğer taraf daha fazla çamura batmıştı. İkincide çok güzel şekilde tahtayı yerleştirdik. Tekrar ilk kaldırdığımız tarafı kaldırıp orayıda güzel bir tahtayla destekledikten sonra. Hasan abi balık avcılığında göstermiş olduğu ustalığı direksiyondada gösterdi ve arabayı kurtardık. Çamurlu ayaklarımızı ellerimizi yüzlerimizi yıkayıp dönüş yoluna çıktık.
Yolda burda balık olur diyen dalton kardeşlerin en uzun boylusu Serkan abi bizi su birikintisinin kıyısında durdurup Hüseyinide kandırıp olta atmaya başladı :D :deli: Sonra vazgeçip yola devam ettik.
Çok harika bir av günü oldu maceralarla doluydu. Balık olmasada ben çok fazla keyif aldım dönüşte hepimiz aynı duygular içindeydik ve iyiki gelmişiz dedik. Hasan ve Serkan abilerime Hüseyin kardeşime teşekkür ediyorum. Bu yazıyı bu kadar uğraşıp yazdım umarım okursunuz :D
Fotoğrafları ve videoları yükliycem az sonra...
Herşey rüzgarlı ve soğuk bir kış gecesi sobanın başında otururken çalan telefonla gelişmeye başladı. Arayan numara Serkan abimin olsada telefondaki ses Hasan abiden başkasına ait olamazdı. Balığa gidiyoruz 30 dakika sonra senin evdeyiz hazır ol dedi. Fakat ben ne evdeydim nede 30 dakikada eve gidip hazırlanacak durumdaydım. Bunun yanı sıra sabah güzelbahçede dayımın balıkçılık yapan arkadaşlarıyla ağ toplamaya misafir olarak gidecektim. Hasan abi tabiki beni ikna etti ve annanemde üzerime balıkta giyebileceğim her türlü eski kazağı kah üzerime giyerek kah yanıma alarak hazırlığımı tamamladım. Altımada 2 kat eşortman giymeyi ihmal etmedim. Daha sonra yola çıktım 2-3 dakika içinde buluşma yerinden ekip beni aldı. Yolda muhabbet ede ede yemcileri gezip yem ikmalinide tamamladık. Herşey tamamdı. Güzelbahçede seyir halinde giderken önümüzde bisikletle giden biri (direksiyonunda çok ağırlık asılıydı) düşüp kafasını bisikletin direksiyonuna vurdu. Hemen arabayı durdurup yanına gittik. Hasan abi yaralıyı kendine getirdi iyimisin başın ağrıyormu biryerini vurdunmu gibi soruları sorduktan sonra evine kadar bırakmak için bisikleti alıp yola çıktık. Yolda çok hoş muhabbetler geçti aramızda ve Kemal amca bizi kahve içmeye davet etti. Kıramadık yarım saat kadar kahve içip sohbet ettikten sonra "zodyak botumu alın gidin istediğiniz yere" teklifini kabul etmeyerek ayrıldık. İnsani bir vazifeyi yerine getirmenin verdiği huzurla yola koyulduk. Fırından ekmek alırken arabada teyip olmadığı için Türkiye maçının skorunu sormayı ihmal etmedim 2-1 yenildik lafını duyunca ekmekleri hüzünlü şekilde alıp kara haberi tez yetiştirdim ekibimize ama yanlışmış eve gelince öğrendim daha çok sevindim :) Neyse herşey harika yola devam ediyoruz Karaburun yol ayrımına gelmeden polis yolu kesip doğal olarak ehliyet ruhsat sordu. Ama doğal olarak ehliyet ruhsat serkan abinin yanında değil evde çıkardığı pantolonun cebinde olduğu için polisler bize ufak bir kemer cezası yazalım zevkinizden mahrum kalmayın dediler. Fakat vizeyle ilgili problem olunca Güzelbahçeye kadar geri dönüp evden ruhsatın gelmesini bekledik. Neyse bu kötü olayıda tatlıya bağlayıp yola devam ettik. Zeytinelere geldiğimizde saat 01:25 civarıydı. Eşyaları indirmeye başladığımızda yağmur başladı bizde mecburen eşyaların bir kısmının üstünü örtüp bir kısmınıda arabanın altına koyarak koruma altına aldık. Arabada çay demleme faslı başladı fakat fırtınada başladı. Her taraftaki bulutlar deli gibi yıldırım üretiyordu (sabaha kadar mübalasız dakikada 10 'a yakın yıldırım çaktı) açıkçası baya korktum. Çayları içtik hava biraz yumuşar gibi oldu Hasan abiyle Serkan abi hemen oltaları alıp deniz kenarına erkek mercan avlamaya gittiler. Ama pek uzun sürmedi yağmur hızını arttırınca ve balıklar tahminimizce gök gürültüsünden korkunca av Aydın havası oldu :) Sabaha kadar zaman zaman hızlanıp doluya dönüşen yağmurda arabada çok güzel sohbet ettik Hasan abiyle nerdeyse kendimi Discovery Channel izliyormuşum gibi hissedicektim açıkçası :). Havanın iyice bozmasından dolayı Hüseyin ve ben hadi gidelim diye tutturduk fakat Hasan abi yolun dere gibi aktığını yolu göremeyeceğimizi yola çıkmanın hiçbir anlamı olmadığını söyleyip bizi caydırdı. Sabah 6 ya doğru hasan abi sızdı bizde uykumuz iyice gelince havanında çok kötü olması nedeniyle uyuduk. (biz derken hüseyini ve kendimi kastediyorum serkan abi herkesten önce çoktan uyumuştu zaten:D )
Gözlerimi açtığımda hasan abi birşeyler söyleyip gitti. Sanırım 2-3 dakika sonra yine aynı şeyler yaşandı. Biraz daha zaman geçince hasan abi
- sen benim dediklerimi anlıyormusun dedi (yada ben uyku haliyle öyle hatırlıyorum)
- anlamıyorum ne diyon abi?
- Annen aradı diyom gece ne yaptınız diye sordu yağmur vardı arabada oturduk dedim tamam dedi kapattı. Hadi kalk bak Serkan abin bi çupra kaçırdı bi lidaki yakaladı.
Der demez yerimden kalkıp oltamı hazırladım ve denize salladım. Serkan abi lidakileri tek tek çekmeyi bırakıp 3 lü çekmeye başladı ama biz ufak iğne atmama taraftarı olduğumuz için paşaların teşrif etmesini bekleyerek öğleni yaptık. Öğlen yemeğinde Serkan usta bize sucuklu yumurta yaptı afiyetle mideye indirdik. Yemeğin sonuna doğru Hasan abi hava bozcak çabuk yiyin toparlanın demez mi. Bizde oltalar hariç herşeyi toparladık ve arabanın içine oturduk çayımızı koyup yudumlamaya başlamadan yağmur başladı. Yaklaşık yarım saat yağan yağmurun ardından hava açıldı ve biz tekrar oltalarımızın başına geçtik. Tüm uğraşlara rağmen balık olmayınca. Vermeyince mabud neylesin Mahmut hesabı pes ettik. Toparlandık yerimizden 5 metre ileri gidemeden araba çamura saplandı. Ne öne ne arkaya iktiremedik. Ordan geçen 3 balıkçı yardım etmek için geldilersede 2 dakika bile durmadan çekip gittiler. Bizde kendi başımızın çeresine bakmak için var gücümüzle arabanın lastiklerinin altına taş doldurduk tahta koyduk ama olmadı en sonunda krikoyla kaldırıp lastiklerin altına tahta koyma fikri aklımıza geldi. arabayı ilk kaldırışta pek başarılı bir yerleştirme olmadı çünkü diğer taraf daha fazla çamura batmıştı. İkincide çok güzel şekilde tahtayı yerleştirdik. Tekrar ilk kaldırdığımız tarafı kaldırıp orayıda güzel bir tahtayla destekledikten sonra. Hasan abi balık avcılığında göstermiş olduğu ustalığı direksiyondada gösterdi ve arabayı kurtardık. Çamurlu ayaklarımızı ellerimizi yüzlerimizi yıkayıp dönüş yoluna çıktık.
Yolda burda balık olur diyen dalton kardeşlerin en uzun boylusu Serkan abi bizi su birikintisinin kıyısında durdurup Hüseyinide kandırıp olta atmaya başladı :D :deli: Sonra vazgeçip yola devam ettik.
Çok harika bir av günü oldu maceralarla doluydu. Balık olmasada ben çok fazla keyif aldım dönüşte hepimiz aynı duygular içindeydik ve iyiki gelmişiz dedik. Hasan ve Serkan abilerime Hüseyin kardeşime teşekkür ediyorum. Bu yazıyı bu kadar uğraşıp yazdım umarım okursunuz :D
Fotoğrafları ve videoları yükliycem az sonra...