![]() |
üç ayrı konu başlığı altında yaran aslında yemek kültürümüz Derler ya fıransız mutfağıve tabiii Türk mutfağı asıl sorun burda başlıyor sen evin kokacak diye balık yapma sonrada bu çocuk neden balık yemiyor neden sevmiyor diye yakın ee sonra Türkiye balık sevmiyor olduuu şimdi ne olacak bu babadan oğula geçer gibi hiç farkı yok kültür arkadaşlar kültür bize verilmediki yemek kültürü bizim evlatlarımız yeni jenerasyon balık yesin balık tutsun levrek doğru söylüyor üç tarafımız denizlerle çevrili ama biz çocuğumuza nasıl denize girilir onu öğretiyoruz tabiki karşı değilim ama bunun yanından denizin bize sağladığı nimetlerdende nasıl yararlanılır bunuda öğretselerdi biz balığı sever ve iştahla yerdik arkadaşlar
|
Birçok çocuk, ailesi balık sevmesine rağmen o,sevmez ve yemez,
ailesi yeşili severken o, sevmez,zarar verir bitkilere ağaçlara, ailesi saygılıyken çevresine o,değildir, ailesi sigara içerken o, içmez vs vs.ya da bunların tam tersi mevzu bahistir. Yaşam koşullarında herkes aynı şartlara sahip değildir, bu yüzden akademik olarak farklı eğitimler alıyoruzdur,ama yaşama ait kültürleri (yemek kültürü de dahil) almak bir seçim konusudur,yani her birey kendisine uygun olanları seçer,ayıklar,verilen eğitimler,yaşanan olaylardan eğer kişi faydalanmak isterse bu bilgileri alır ve kullanır yada kullanmaz. Hep eğitim şart deriz,lakin vardır ama alabilene. Hayat tecrübelerimiz oluşurken ne isteyip ne istemediğimiz bize bağlıdır,sağa mı sola mı,aşağıya mı yukarıya mı, kararları bizler veririz. Sevgili Tago nun da dediği gibi Türklere bir şey olmaz, AIDS-Kuş Gribi vs. vs.gibi şeyler vız gelir mantığı , keserin hep kendi tarafımıza çalışması genel bir toplum bilinçidir,bu yüzden de toplum ne kadar eğitim ve tecrübeler yaşasa bile değişmez. Eskiler, komşumuz açken bizler nasıl tok yatarız,bir zeytin tanesini paylaşalım derlerdi ve de gerçekleştirirlerdi de bu düşünceleri,peki şimdi bunlar neden babadan oğula geçmiyor? Bilgi çağında yaşıyoruz,okuyalım,inceleyelim,araştıralım,kendimi zi geliştirelim, çevremize faydalı olalım,hep hazırı bekleyemelim arkadaşlar,selamlar |
sevgili hudut,
levrek kardeşime katılıyorum benim oğlum balık avından zerre kadar hazzetmezken 2-3 günde bir balık yemek ister.Bu tamamen onun zevki.ayrıca gözlemim o ki teknolojik standartların (bilgisayar,tv) yaşantılarına daha çok girmesi nedeni ile yeni nesil gençler birçok konuda bizleri aşma durumunda yani ben artık çocuğuma benim zamanımda..... diye cümleye başlayamıyorum. Anlaşılacağı üzere şartların doğal süreciyle kişilik gelişimi hem çok daha erken hemde çok daha farklı oluşabiliyor. |
Evet haklısınız ama sonuçta,sebep ne olursa olsun balık yemiyoruuuuuz. :hıııı: Bırakın balığı deniz mahsüllerini hiç tanımıyoruz.Sitemizde olan kardeşlerime soruyorum,pavurya ,ahtapot,sübye,kalamar,midye,akavides,sevenler el kaldırsın.
Bunu kim biliyor kim bilmiyor diye sormuyorum sakın yanlış anlamayın.Söylemek istediğim deniz kültürüne olan uzaklığımız.Örneğin geçenlerde bir dergide okudum,İstanbulda çok aranan pavuryayı Trabzonda kıskaçlarını kırıp öfkeyle denize geri atıyormuş ağcılar.Gerekçe de onun yengeç olması ve tanımamaları... Denize uzak kalmışız 1071den beri.Bu işleri hep rumlara bırakmışız,dağ köylerinde denize arkamız dönük oturmuşuz.Mübadeleden sonra da bu kadar alışmışız engin sulara.Benim tezim bu...Eleştirilere açığım bu konuda... |
Alıntı:
|
sevgili hudut,
yazımda belirtmek istediğim şey sen birşekilde engellesende yeni nesilin (özellikle büyük şehirlerde) aileden gelebilecek kısıtlamaları günümüz şartları içinde çok rahat aşabildiği ve bizlerin yetişme dönemlerindeki kısıtlılık şartlarına sıkışıp kalmamalarıdır.Hatta zaman zaman bizleri aşabilecek seviyelere ulaşmalarıdır.Burada en önemli faktör yazımda da belirttiğim gibi büyük şehir olanakları ve sosyo ekonomik faktörler.Yani bitliste ki çocuk ile izmirde ki çocuğun yetişme şartları ve olanaklarındaki farklardan bahsediyorum.İzmir,İstanbuldaki çocuklar evinde kısıtlansa dahi söz konusu ne ise onu dışarıda rahatça görüp temin edebiliyor.Bunda en önemli faktör okul öğretimi değil sosyal çevrenin çeşitliliği dolayısıyla zenginliği.Ekonomik durumları elvermediği için evlerinde bilgisayar olmayan ilkokul çocuklarının bilgisayar cafelerini doldurarak bu zevklerini tatmin etmeleri gibi.Görüleceği üzere olay akademik öğretim değil zaman zaman ailenin vermediklerini veya veremediklerini çocukların çevresel iletişimle almaları.Yazımda belirttiğim konuda ana tema akademik ÖĞRETİM değil zaman zaman ailenin eğitimini geçen çevresel olanak ve EĞİTİM lerin çocukların yetişmesinde ve alışkanlıklarında asıl etkili faktör olmasıdır.Yazım dikkatli incelendiğinde hem ailenin hemde okulun (buna akademik ÖĞRETİMde dahil) veremediklerini çocuklar kendi olanaklarıyla alabiliyor. |
serkan abi ben saydıklarının hepsini seviyorum :D özellikle sübye ve midye haa bide akvadis yani kum midyesi ;)
|
Afiyet olsun kardeşime... ;)
|
sübye sübye dediniz pazar günü uğraştım durdum anladımki izmit körfezinde sübye yok bende sevebilirdim ama daha tadına bakamadık şimdi bu benim suçum mu bilmiyorum
|
mürekkep balığı yani namı diğer sübye ege ve akdenizde bulunuyor sanırım sizin otaraflarda olmaz gerçi izmirdede kısıtlı bir sürede avlayabiliyoruz. Körfeze üremek için girdikleri 1 aylık sürede ne tuttuk tuttuk daha sonra 100-200 metre gibi derinliklere inip hayatlarını sürdürüyorlar.
|
Saat 06:44. |
Powered by vBulletin Version 3.7.4
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
TR Çeviri : organik81