RASTGELSİN AMATÖR BALIKÇILIK FORUMLARI

RASTGELSİN AMATÖR BALIKÇILIK FORUMLARI (http://www.rastgelsin.org/forum.php)
-   Tekne Bakımı ve Donanımı (http://www.rastgelsin.org/forumdisplay.php?f=81)
-   -   Dıştan Takma Motorların Ülkemizdeki Tarihçesi (http://www.rastgelsin.org/showthread.php?t=7286)

alpargun35 20-03-2010 22:13

Dıştan Takma Motorların Ülkemizdeki Tarihçesi
 
Bir zamanlar bu outboard teknolojisi öylesine geriydi ki; yanımıza ıskarmoz ve kürek almadan denize çıkamazdık.
Şimdiki makineler gerçekten hepsi birbirinden güzel.
Bakın, size bu dıştan takmaların biraz Türkiyedeki tarihçesinden anlatayım.
Benim hatırlayabildiğim ilk çocukluk yıllarımda, Türkiyede yamaha diye bir motor yoktu. Sadece Johnson, Evinrude, Seagull ve Penta (Volvo penta değil) marka motorlar vardı.

[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]

Çok az sayıda da Mercury vardı. Mercury’lerin eski modelleri ise beyazdı.
Daha sonraki yıllarda Mercury acentesı açılınca o da yaygınlaşmaya başladı.
Sonra bir ara kırmızı volvo pentalar çıktı ve kayboldu.
Penta olarak bahsettiğim motor ise; seagull cinsi ilkel bir motordu ama biraz daha heybetli idi.
O zamanki motorların hiçbirine güvenemezdik ve yanımıza mutlaka ıskarmoz ve kürek alırdık.
Çünkü ne zaman nerde arıza yapacakları hiç belli olmazdı.
Yağlar benizinin içine konurdu, sanırım belki bunu sende hatırlarsın.
Johnson ve Evinrude’lara 20 ye 1 oranda yağ koyulurdu. Eski beyaz mercury ler de öyleydi.
Seagull ve Pentalara ise 10 a 1 oranda yağ koyulurdu. (Düşünsene 10 litre benzin 1 litre yağ)
Siyah Mercury’ler geldiğinde onlara 50 ye bir oranda yağ koymaya başladık. Çünkü bilyeli grank ve piston kolları ilk onlarda başladı.
Daha önceki modeller yataklı olduğundan, yağ sarfiyatı fazlaydı. Zaten yağların da kalitesiz olması bunu gerektiriyordu.
Epey yıllar sonra, motorlar 150 ye 1 yağ oranına kadar ulaştı ve sonunda yağ enjection sistemine geçildi.

Eski motorların pervanelerinde esneme lastiği yoktu.
Bunun yerine, bir yere çarptığında pervane fazla hasar görmesin diye, pim sistemi vardı.
Eksozlar da pervanenin ortasından değil, biraz arkasından bir yerden çıkardı.
Bu pimler zırt pırt kırılırdı. Bir tahtaya bile çarpsan pim kırılırdı. Bu yüzden yanımızda pim, pense, çekiç ve bir kalın tel taşımaya mecburduk.
Pimi değiştirmesi de zor olurdu. Ya makineyi söküp tekneye alacaksın, ya denize gireceksin, yada cambazlık yapacaksın.
Yine siyah mercury’lerle birlikte ortadan eksozlu pimsiz (Lastikli) uskurlarla tanıştık.
O zamanlar bütün yenilikleri Mercury yapardı.
Fakat sonradan çıkan Johnson ve Evinrude lar da bayağı düzeldi ve aralarında güzel makineler vardı.

[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]


Daha sonraları Yamaha çıktı. Ama şimdiki Yamaha’ların aksine, o zamanki Yamahalar teneke cinsi çok adi motorlardı. Ucuz olduğu için alınırdı.
O yıllarda bazı markaların bazı makineleri güzeldi ama bazı makineleri ise çok berbatdı. (Sonraki yıllardan bahsediyorum)
Örneğin 75 yıllarında çıkan, 3 silindirli 70 HP Jonhson ve Evinrude’lar, yine 50 HP çift silindirmi Jonhson ve Evinrude’lar şahane makinelerdi.
Fakat yine aynı markaların, çift silindirli 40 HP makineleri rezil makinelerdi.
Yani hala Jonhson güzel makine diyemiyorduk, Johnson’un şu model, şu beygir makinesi güzel diyorduk.
Aynı şey Mercury’ler için de geçerliydi.

Mercury’ler genelde az arıza çıkaran ama çıkardımı da tam çıkaran makinelerdi.
Mesela 20 beygirlik bir Mercury bütün sezon arızasız çalışmasına rağmen, eğer sezon sonu kuyruğunu söküp şaftını yağlayıp tekrar takmazsan, o şaft granga kaynardı ve kesmeden bir daha çıkarmak mümkün olmazdı.
Zira Johnson ve diğerlerinin kromçelik şaftlarının aksine Mercury’lerin şaftları sıradan çelikti.

İlk dıştan takmalarda ateşleme sistemi rezaletdi.
Küçük makinelerde volantın altında bobin ve meksefe sistemi vardı. Büyük makinelerde ise otomobillerdeki gibi distürbitör vardı.
O zamanlar plastik teknolojisi de çok geri olduğundan dolayı, o bobinlerin üzerlerindeki plastikler zırt pırt çatlar ve etrafa kaçak yaparak yolda bırakırdı.
O bobinler kullanılmayan motorlarda bile arıza yapardı.
Meksefeler devamlı bozulur, platinler meme yapardı zımparalardık, tekrar platin ayarı yapardık.
Rahat etmek isteyenler bunları her sene sezon başında değiştirirdi ama çok da ucuz şeyler değillerdi.
Daha sonraları yine Mercury ile elektronik ateşleme sistemi başladı ve bu problemler ortadan kalktı.

Remote kontroller çift kolluydu, ilk defa mercury’lerle birlikte tek kola döndü.
Şimdiki spiral kablolu direksiyon sistemi de yine mercury ile başladı.
Daha önceleri teknenin hertarafına iliştirilmiş halkalar, makaralar ve çelik tel vasıtasıyla direksiyon kullanılırdı.
Bu yüzden direksiyonlar çok boşlukluydu ve çok arıza yapardı.

Bir ara Evinrude ve Johnson tarafından Elektromanyetik şanzımanlar çıkarıldı. Pek de arıza yaptıklarını görmedim ama nedense o sistemi kaldırdılar.
Sanırım tek kollu remote kontrol’a geçince gereksiz buldular.
Bu elektromanyetik kuyruklu motorların remote kontrolları da tek kolluydu (Gaz için). yanında da 3 tane düğme vardı. İleri, Geri ve Boş düğmeleri.
Bir ara tek yine elektro manyetik kuyruklularda yine tek kollu ama bu defa ileri geri de kola alınmış şekilde çıktı ama onlar da hemen kayboldu.

Eskiden yüksek beygir makineler yoktu.
Sürat teknesi dendiği zaman 40 beygir 50 beygir veya en fazla 70 beygirlerden bahsedilirdi.
Koca İstanbulda belki 1 veya 2 tane 100 beygir makine vardı.
70 beygirler bile ilk zamanlarda istanbulda belki 30 taneyi geçmezdi.
Ancak Türkiyede yoktu derken, Yurtdışında vardı.
İlkönceleri Johnson, Evinrude 135, Mercury ise 150 beygire kadar motor üretiyorlardı.
Johnson ve Evinrude’lar V4, 90 beygir ve üstü Mercury’ler ise dik 6 idi. (Düz 6)
V4 Johnsonlar 4 karbiratör (Dışardan baktığın zaman 2 görürdün) , dik 6 Mercuryler ise 3 karbiratördü.
1977 (yanılmıyorsam) yılında Jonhson v6, 6 karbiratörlü 150 , 175 ve 200 beygirleri çıkarttı.
Bunlar biraz zayıf olmalarına rağmen, fena da makineler değildi.
Hemen ardından yine Johnson ve Evinrude V6 235 beygiri çıkartı.
78 yılında ise Mercury V6 175 ve 200 beygirini çıkarttı. (Şu anda yarışlarda kullanılan seriinin babası) Buna BlackMax adını verdiler.
Hem o yıllarda hem daha öncesinde ve hem şimdi yarışlarda nedense hep mercury tercih edilir. Ama ben Mercury’nin (Eski dik 6′lar hariç) bu büyük makinelerini hiç sevmem.
Bir tane 200 beygirim vardı, arızadan neredeyse hiç kullanamadım. Hemde büyük arızalar.
Belki o makinede şansızımdır diye bir tane daha aldım, o da öyle çıktı.
Belki ilk modeller olduğu için öyleydiler, şimdiki V6 Mercuryler böyle mi bilmiyorum ama o zamanki kuyruk acısından olacak, şimdi olsa yine büyük Mercury almam. Yamaha alırım.

İlk zamanlar plastik benzin tankı diye birşey yoktu. Depolar üstü kırmızı boyalı, bildiğimiz saçtan yapılmışdı ve en fazla 3-4 yıl dayanırdı.
Johnson ve Evinrude’ların çok komik ve çok arıza yapan bir benzin emiş sistemi vardı.
Depodan motora çiftli bir hortum giderdi. Hortumun biri karterden depoya hava basardı, diğer hortumdan ise o basınçtan dolayı karbiratöre benzin giderdi.
Depo kapağı gevşek kalırsa motor stop ederdi.

Yine 73 yıllarında Türkiyede Fiber tekne de yoktu. İlk Fiber tekneyi politek firması çıkardı epey müddet türkiyede fiber tekne olarak sadece bu tekne kullanıldı. (4.13 M)
Ama çok kaliteli ve sürate elverişli ahşap tekneler vardı.
Sonraları Tacar ve Hami Kaynak tekneleri çıktı. Özellikle Hami kaynak tekneleri dizayn ve sürate elverişlilik bakımından diğerlerine çok fark attı.

Çok sonraları (Belki 83 yıllarında) Yamaha güzel bir atak yaparak motorlarını düzellti. Özellikle krom somun ve civatalarıyla, sessiz çalışmasıyla ve ekonomik oluşuyla talep toplamaya başladı.

En sonraları ise sende biliyorsun, enjectionlular, 4 zamanlılar, küçük makinelerin koldan viteslileri vs. çıkmaya başladı.

[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]

Benim şaşırdığım nokta ise yıllardır beygir güçlerinde bir artış olmaması.
Hatta Mercury; bırak arttırmayı bir ara 300 beygir çıkarmıştı, onu da bıraktı. Sanırım şu anda en büyük makinesi 250 yada 275 filan olması lazım.
Biz o zamanlar, bu tarihlere kadar 400, 450 belki 500 beygir dıştan takma motorların çıkacağını tahmin ediyorduk ama yanılmışız.
Belkide uluslararası bir kısıtlama yada anlaşma var bu konuda.


[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]

[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]

O zamanın makineleri bu gün gibi aklımda.
Hatta şimdiki makineleri gördüğüm zaman, eski falanca beygirin block’undan gelme yani şu zamanın şu beygirinin gövdesinden evrilme filan diyorum.

O yılların en güzel tarafı ise, balığın bol, denizin temiz olması idi elbette. O zamanda küçük bir sandalla balığa çıkmayı, şu andaki en güzel tekneyle gezmesine değişmem.
Artık Heybelide mehtaba çıkma zamanı bitti, geriye denizin posası kaldı. Gerçi Heybelide mehtaba çıkacak adamın da posası kaldı ya. Neyse.

Biz bu ülkede türbanı konuşmaya mecbur kaldıkça, bize ancak adamların yaptıklarının sohbetini yapmak kalıyor işte böyle.

Saygı Ve sevgilerimle

Barış Ulusoy---Notamatik nickli üyeden alıntıdır.

Kamil ESEN 20-03-2010 23:04

İşi bilen birinden konuyu dinlemek çok keyifli.Teşekkürler..

alpargun35 20-03-2010 23:16

Haklısınız,bende dıştan takma motorlarla alakalı bilgileri ,merakla okurum ve zevk duyarım,zaten böyle teferruatlı anlatımlar pek yok,dolayısı ile paylaşılması gerektiğine inanıyorum.Bende size teşekkür ederim.

mehmetulas 21-03-2010 11:13

güzel ve sürükleyici bir paylaşım
teşekkürler

xnode 21-03-2010 16:47

Çok güzel ve faydalı bilgiler.
Gayet kaliteli de bir anlatım olmuş, tebrikler ve teşekkürler.

ocakçı 21-03-2010 20:41

çok güzel paylaşım teşekkürler

alpargun35 21-03-2010 22:00

Tüm paylaşımcı arkadaşlarımıza bende teşekkür ederim.
Yanlış anlamaya meydan vermemek için,''konunun alıntı'' olduğunu belirtmekte fayda görüyorum,saygılarımla.

Mehmet BODUROĞLU 22-03-2010 01:00

Teşekkürler Alp abi paylaşım için.

Murat ADAK 22-03-2010 09:06

ALP abi güzel bir paylaşım.
Ellerine sağlık.
Bilgilendirme için teşekkürler.

Necati ARAT 22-03-2010 09:15

Konu güzel anlatım güzel, Paylaşmak çok daha da güzel..
Ellirinize sağlık..
Alıntı yaptığınızı da belirttiğiniz için ayrıca teşekürler..
Emek verip hazırlayan arkadaşımızada buradan teşekkürler..


Saat 22:22.

Powered by vBulletin Version 3.7.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
TR Çeviri : organik81