![]() |
Su ürünlerinin Neden Olduğu Gida Zehirlenmeleri
Gerek taze gerekse çeşitli şekillerde işlenen su ürünlerinin son
yıllarda artan tüketimi ile sağlık açısından önemli sorunlar da beraberinde ortaya çıkabilmektedir. Su ürünlerinin neden olduğu zehirlenmelerde çiğ veya işlenmiş olarak tüketilen bir çok balık ve kabuklu su ürünleri etkili olmaktadır. Su ürünlerinde bulunan yada su orijinli mikroorganizmalar tarafından oluşturulan toksinler gıda kaynaklı hastalıkların görülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu toksinler alg yada bakteriler tarafından oluşturulmakta ve ekonomik bakımdan oldukça büyük kayıplara neden olmaktadırlar. Su ürünlerinin neden olduğu zehirlenmelerde etkili olan bakteriler Salmonella, Vibrio parahaemolyticus, Esherichia coli ve Staphylococcus aureus’tur. Histamin zehirlenmesi, uskumru, palamut, torik, sardalya, zargana gibi balıkların tüketilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu balıkların karakteristik özelliği etlerinde yüksek oranda serbest bir amino asit olan histidin içermeleridir. Histidin, belli şartlar altında histidin dekarboksilaz aktivitesi ile histamine dönüşmektedir. Bu dönüşümde balıkların mide-barsak sisteminde yada solungaçlarında bulunan Proteus morganii, Klebsiella pneumanie, Enterobacter aerogenes ve bazı Lactobacillus cinsleri etkili olmaktadır. Histamin zehirlenmesi, taze, konserve, tuzlanmış ve kurutulmuş balıkların tüketimi sonucunda görülebilir. Zehirlenme belirtileri balığın tüketilmesinden 5 dk ile 3 saat arasında başlar. İlk belirtileri deri sıcaklığının artması, deride kızartılar, tansiyon düşüklüğü, nefes darlığı ve ishaldir. Diğer belirtileri ise ağızda yanma ve karıncalanma hissi, metalik tat ve kusmadır. Histamin zehirlenmesi, balıkların yakalandıktan sonra düşük sıcaklıkta tutularak bakteriyel gelişmenin önlenmesi ile engellenebilir. Clupeotoksin, clupea cinsinden sardalya ve ringa balıklarında görülmektedir. Toksin içeren balığın tüketiminden sonra hızlı bir biçimde zehirlenme belirtileri görülür. Belirtiler, soğuk terleme, ağızda metalik tat ve kuruluk, mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı, halsizlik ve nefes darlığıdır. Toksin 60oC’de tahrip olur. Botulizm zehirlenmesi, su ürünlerinin tüketiminde görülen zehirlenmelerde oldukça önemli bir yere sahiptir. Clostridium botulinum E tipi tütsülenmiş ve tuzlanmış balıklar, ısı işlemine uğratılmadan tüketilen su ürünlerinde etkili olmaktadır. Toksin direkt sinir sistemine etki etmekte ve ölüm görülmektedir. Zehirlenme belirtileri tüketimden 12-48 saat sonra başlamaktadır. İlk belirtiler gastrointestinal rahatsızlıklar olup, mide bulantısı, kusma görülebilir. Sinirsel belirtiler, göz ve yüzde başlayıp, boğaz, göğüs ve kollara yayılır. Çift görme, yutma güçlüğü, huzursuzluk görülür. Vibrio parahaemalyticus zehirlenmesi ilk kez 1950 yılında Japonya’da görülmüştür. Bu zehirlenmede çiğ balık ve kabuklu su ürünleri etkili olmakta ve belirtiler tüketimden 2-24 saat arasında başlamaktadır. Şiddetli karın ağrısı, ishal, ateş, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma ve titreme görülmektedir. Bu tip zehirlenmeler çiğ tüketimin yapılmaması ile önlenebilir. Midye ülkemizde bol miktarda tüketilmekte olup bazı risk faktörlerini de taşımaktadır. Midye tüketiminden sonra meydana gelen zehirlenmeler değişik kökenli olabilir. Endüstrileşmenin bir sonucu olarak akarsu ve denizlerin kimyasal atıklarla kontaminasyonu, bu sulardan elde edilen midyeleri insan sağlığı için sakıncalı hale getirmektedir. Buna bağlı midye zehirlenmelerinin oluşumunda özellikle ağır metallerin önemi büyüktür. Midyeler öldükten kısa bir süre sonra bozulmaya başlar. Midyelerde bozulma, renk değişimi, yumuşama, yapışkan hale dönüşme ve tiksindirici koku ile kendini gösterir. Bozulmuş midyeleri yiyenlerde genellikle gastrointestinal semptomlar ortaya çıkar. Bu tip zehirlenmenin başlama süresi tüketimden sonra 8-12 saat arasıdır. Mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, halsizlik ve ishal görülür. Belirtiler sadece gastrointestinal bölgede sınırlı kalır ve 48 saat sürer. Ayrıca, 30 dk ile 6 saat arasında değişen alerjik zehirlenmeler de ortaya çıkabilir. Baş, boyun ve vücudun diğer bölgelerinde kırmızı lekeler, kabarma ve kaşıntılar görülür. Ölüm nadirdir. Midye tüketimiyle insanlara geçen enfeksiyon etkenlerinin başında salmonellalar gelir. Salmonella’ların neden olduğu hastalanmaları önlemek için, kontamine deniz sahalarından toplanan midyelerin temiz suda bekletilmesi ve ısı işleminden geçirilmesi, besin hijyeni açısından önem taşıyan uygulamalardır. Midyelerde bulunan ve besin zehirlenmelerine neden olan Clostridium botulinum (E tipi) ve Clostridium perfringens (A tipi)’inde ayrı bir önemi vardır. Enfeksiyonların önüne geçilebilmesi için midyelerin canlı olarak toplandığı sahaların, taşımada kullanılan sepet ve sandıkların belirli aralıklarla kontrol edilmesi gerekmektedir. Dünyanın bir çok ülkesinde istiridye ve akivades gibi kabuklu su ürünleri üretim ve tüketiminde PSP (Paralitic Shellfish Poisining) veya biotoksin konusu büyük önem arz eder. PSP sorunu bir deniz ortamında bazı planktonların çok üremesi sonucu ortaya çıkar. Bu planktonları tüketen kabuklu su ürünleri herhangi bir zarar görmezler. Fakat bu canlıları tüketen insanlarda ölüme kadar varan rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu tehlikeyi yaratan planktonların başında Gonyaulax sp. türleri gelmektedir. Paralitik (felç) zehirlenme, algler (dinoflagellat) ile beslenen ve insanlar tarafından tüketilen istiridye, kum midyesi, siyah kabuklu midye ve yengeçler gibi su ürünlerinden ileri gelmektedir. Paralitik zehirlenmede belirtiler, tüketimden sonra 30 dk içinde başlar. Ağız, dudak ve dilde yanma, hissizleşme ve sızı, ilk belirtileridir. Daha sonra bu durum el ve ayak parmaklarına yayılır, konuşma zorluğu, ses kısıklığı görülür. Bazı durumlarda konuşma kaybı (aphasia) olur. Çok miktarda zehir alanlarda, semptomlar yemekten 5-30 dk sonra ortaya çıkıp, 4-6 saat içinde başı kımıldatamayacak bir duruma sokar. Şiddetli durumlarda solunumdaki güçlük ve kalp damarlarındaki kasılma yüzünden 12 saat içinde ölüm görülmektedir. Zehirlenmenin özel bir tedavisi yoktur. Bu tip zehirlenmelerde, mutlaka suni solunum yaptırılmalı ve hasta kusturularak mide boşaltılmalıdır. Yapılan araştırmalar, midyelerdeki zehirleme özelliğinin Gonyaulax catenalla’dan ileri geldiğini ortaya koymuştur. Gonyaulax catenalla, tek hücreli (mikroskopik) denizlerde yaşayan ve dinoflagellat’lara ait bir mikroorganizmadır. Başlangıçta dinoflagellatlar suyun alt katmanlarında kist halinde kümeleşmekte, kist uygun ortamda patlayarak dinoflagellatlar ortaya çıkmaktadır (60.000.000/lt). Bunlar, deniz yüzeyini koyu bir pas kırmızısına boyarlar (red tide). Bu durum millerce uzaklıktan görülür ve deniz, geceleri çok güzel parıltılar gösterir. Dinoflagellat populasyonu arttıkça (cm3’de 106 oranında), bunlarla beslenen deniz kabukluları toksik etki kazanmış olur ve zehir, hayvanın sindirim bezlerinde depolanır. Bu plankton, kendisini yiyen deniz hayvanları için toksik değildir. Toksin suda çözünür özellikte olduğundan, balıklar solungaçları ile toksini bünyelerine almakta ve bunları tüketen deniz kuşları da ölmektedir. Buna benzer bir olay, 1957 yılı yazında İzmir körfezinde de görülmüş ve burada balık kırılmalarına neden olmuştur. Ülkemizde yapılan çalışmalarda Gonyaulax tamerensis türünün İzmir Körfezinde zaman zaman gözlendiği bildirilmiştir. 1986-1989 yılları arasında Marmara denizinde avlanan bazı canlı kabuklu deniz ürünlerinde araştırmalar yapılmış ve incelenen 47 adet üründe toksinin bulunduğu belirtilmiştir. Fakat PSP sorununun ortaya çıkması için ortamda çoğalan Gonyaulax sp. veya diğer etkili fitoplankton miktarının çok yüksek oranlara ulaşması gerekir. Midyelerin içerdikleri toksin, su, ethanol, methanol, glacial acetic acid’de erir. Böyle zehirli etkiye sahip midyelerin, laboratuvarlarda havalandırılmış temiz deniz sularında tutulmaları halinde, 10 gün içinde bu toksisitelerinin ½ oranında düştüğü, fakat Gonyaulax catenalla’nın bulunduğu deniz suları ile beslenmeleri durumunda, ilk toksik etkilerinin 20 misli daha arttığı araştırıcılar tarafından bildirilmiştir. Midyelerde toksisiteye neden olan Gonyaulax tamarensis, Gymnodinium brevis ve Pyrodynum phoneus ‘un da aynı toksik etkiye sahip oldukları saptanmıştır. Midye zehirlenmesi olaylarının Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika, Belçika, Yeni Zelanda, Almanya, İngiltere, İrlanda ve Fransa’da olduğu kaydedilmiştir. Midyelerin zehirleme özellikleri genellikle 15 Mayıs ile 25 Ekim arasında olmaktadır. Toksini içeren midyelerden 4-5 tanesinin yenmesi ile ölüm meydana gelebilir. Toksinin potasyum siyanürden (KCN) 50 defa daha kuvvetli olduğu bildirilmektedir. İnsanlar için minimum öldürücü doz oranı 1-4 mg/kg olarak belirtilmiştir. Zehir ısıya dayanıklı olduğundan pişirme işlemi koruyucu bir tedbir olamaz. Fakat litrede 7 gr hesabıyla, pişirme suyuna ilave edilen yemek sodası ile 20 dakikalık bir kaynamada, zehirin %85’inin yok olacağı da söylenmektedir. Paralitik zehirlenme, neden olduğu yüksek ölüm oranları ile önemli halk sağlığı problemi oluşturmaktadır. Aynı zamanda uluslararası ticaretin gelişmesi ile, ticari olarak toplanan kabuklu deniz ürünleri dünyanın pek çok yerine ulaştığından, bu toksin kaynaklı gıda zehirlenmeleri problemine gerekli özenin gösterilmemesi halinde yaygınlaşabilmektedir. Kaldı ki; 1994 yılında İspanyol yetkililer Türk çift kabuklularında diyaretik kabuklu zehirlenmesine neden olan deniz biyotoksinleri belirlemişler ve bunun sonucunda Türkiye’den ithalata AB çapında bir yasak uygulanmış ve Türkiye’nin ihracat gelirlerinde 10 milyon ABD $ kaybı olmuştur. Yasak, ancak AB tarafının yaptırımı ile bağlantılı olarak kalite kontrol sisteminin yeniden düzenlenmesi sonucu kaldırılmıştır. Paralitik zehirlenmenin önlenmesinde, toksik alglerin bulunduğu bölgelerin bilinmesi ve avlanma zamanlarının önceden saptanması etkili olabilmektedir. Deniz ve tatlı sulardan sağlanan pek çok su ürünü, insan beslenmesi için mükemmel bir vitamin ve mineral kaynağıdır. Protein kaynakları içerisinde sindirilme derecesi yüksek olan su ürünleri diğer yüksek proteinli besinlerle karşılaştırıldığında yağ oranı bakımından oldukça düşüktür. Ayrıca, su ürünleri sağlığa yararı kanıtlanan n-3 serisi çok doymamış uzun zincirli yağ asitlerinin tek kaynağıdır. Bu ürünlerin bazılarında mikrobiyal toksinlerin bulunabileceği, gerek tüketim ve gerekse de ekonomik bakımdan önemli bir problemi oluşturmaktadır. Bu zehirlenmelerin önlenmesi için avlanan su ürünlerinin mikrobiyal kontaminasyonlarının engellenmesi ve muhafaza koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Avlanan su ürünleri taze tüketilecekse en kısa sürede soğuk hava depolarına alınmalı ve buzla muhafaza edilmelidir. İşlenecek su ürünleri ise yüksek kaliteli ürün eldesi için en kısa sürede işleme tesislerine ulaştırılmalı ve hijyenik koşullar altında işlenmelidir. Yrd. Doç. Dr. Hülya TURAN Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sinop Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı |
Histamin zehirlenmesi, uskumru, palamut, torik, sardalya, zargana
gibi balıkların tüketilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır bu kötü haber şimdi balık yerken bir kez dahamı düşüneceğiz ya hiçmi sağlıklı birşey yok |
Hudutt arkadaşım ,
bizim saydıklarımız kötünün en iyileri,yani buldukça yemeye devam,ha unutmadan bu arada Faruk arkadaşımın ege üniversitesinde yaptırmış olduğu körfezde yakalanan balıkların tahlinlerinde halen ağır metallerin olduğu ortaya çıkmıştır,lütfen bunları yemekten kaçının,sevgilerimle |
uyarıların için sağol levrek söylediklerini dikkate alacağım
|
Saat 19:06. |
Powered by vBulletin Version 3.7.4
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
TR Çeviri : organik81