6 Haziran 2009 Güzelbahçe
 

Merhabalar

Bu gün yaşadığım ufak çaplı macerayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öğle saatlerinde evde otururken şeytan dürttü, balığım geldi, deniz çağırdı artık ne derseniz deyin bunun ismine. Hadi akşam suyuna git tago dedi içimden bir ses. Arkadaşları arayıp hepsinden olumsuz yanıt alınca. İhtiyar balıkçı misali tek başıma yollara düşmeye karar verdim. Araba olmadığından dolayı otobüsle gidebileceğim en yakın ve en çekici gelen yere gitmeye karar verdim Güzelbahçe'ye.

Asıl niyetim orada sabahlayıp 9-10 civarlarında geri dönmekti. Bu yüzden herşeyden önemlisi kumanya konusunu halletmekle işe başladım. Klasik olarak zeytin-peynirle başlayıp işi biraz lükse dökerek maden suyuna kadar büyükçe bir torba hazırladım. Ardından gece karanlığında takım bağlamakla uğraşmamak için 3-4 tane takım hazırladım. Her ihtimale karşı üzerime giyecek kalın bir ceket almayıda ihmal etmedim. Saat 19:30 sularında yola çıktım. Toplu taşıma ücretlerine yapılan zammı içime sindirememiş olsamda mecburen 23 kuruş fazla ödeyerek otobüse bindim. Güneşin batışına doğru giderken içimdende şarkı söylemeyi ihmal etmedim tabi "batan gün kana benziyor, yaralı cana benziyor..." diyerekten :)

Velhasıl uzun lafın kısası Güzelbahçe'ye sağ sağlim ulaşarak yemciye girdim. Yemcide bozuk para yokmuş bende bakkal gibi bir yerde parayı bozdurmak için dışarı çıkarken yemleri zorla sonra verirsin diyerek elime tutuşturdular sağolsunlar. Ordanda aldığım gazla doğru yeni yapılan limana gittim. Baktım ki bir hayli kalabalık en müsait yere araya sıkıştım. Şöyle bir yoklamadan sonra kimsede balık olmadığını hatta tık demediğini anladım. Hiç moral bozmadan oltamı yemleyip "attım ağzına gitsin boğazına" diyerek attım. Gerçekten uzunca bir süre ısparoz bile tıklamadı oltaya.

Ne hikmetse her zaman ya su içerken, ya telefonla konuşurken veya tuvalet ihtiyacını giderirken vuran balıklar bu seferde kuralı bozmadı sağolsunlar. Anneciğim telefonla arayıp beni oralarda sabaha kadar yalnız yalnız bırakmasın diye kurduğu komplo teorilerini uygulamaya çalışıyor :) o sırada şölye iyi bir vuruş aldıysamda telefon elimde olduğu için hiç atak yapamadım malesef :( mal canın yongası nede olsa :)

Bu arada etraftaki kalabalıkta yavaş yavaş dağıldı. Konuşmalardan anladığım kadarıyla bu gün kimsede balık yokmuş. Açıkçası hiç şaşırmadım. Balık başına 5 tane balıkçı teknesi düşen Güzelbahçe kıyılarında balık tutmak sayısal loto tutturmaktan daha fazla şans gerektiriyor.

Bu sırada tekrardan annem telefonla arayıp oğlum kalma oralarda yalnız başına deyince kıyamadım aklı bende kalmasın diye tamam dönüyorum cevabını vererek avı sonlandırmaya karar verdim. Bu son olsun diye oltamı suya salladım olta suya düşer düşmez bir eşşek ısparozu bu nasıl olsa bir tek beni eve götürmez sanarak yemlere hücum etti ama hata etti :) Günah keçisi oldu garibim.

Balığı çantaya attıktan sonra tası tarağı toplayıp eve döndüm.

Görsel öğe olmadığı için kusura bakmayın sadece bir ısparozun fotoğrafını çekmeye utandım :)

Taygun Kardeşim, paylaşım için teşekkür ederim.
Isparoz dönüşte sana yoldaş olmuştur.

Kardeşim en azından azotlu havayı içine çekmişsin... eline oltayı alıp bir nebze stresini boşaltmışsın... ısparoz da yol parasını çıkartmış işte... biz ne avlar yaptık taaa fizana gidipte boş döndüğümüz... boşver... gel sen bize köfte-patates yaparız biz sana... yanına da buz gibi bira... keşke haber verseydin eşlik edebilirdim ben de sana... evde pineklemekten oturup bol bol kıbrıs bağladım can sıkıntısından...

tago uygun oldugun gunlerde ararsan eger böyle yalnız ve arabasız gıtmek zorunda kalmazsın... bence bı koseye yaz bunu:)))