Konu çok derin ve önemli ama temelde yatan neden benim görüşüme göre "medya" adı ile anılan "basının" insanlar böyle istiyor bahanesi ile toplumun gözüne soktuğu düzeysiz, cılkı çıkmış yaşamların insanlar ve özellikle genç ve çocuklar tarafından "geröek hayatmış" gibi algılanması ve bu durumun özentiye yol açmasıdır.
Bunun dışında kendini "modern" ebeveyn olarak tanımlayan baz kişilerin çocuklarını "özgür" yetiştimek adına disiplini elden kaçırmaları da çocuklara özgürlüğün değil terbiyesizliğin kapılarını açmaktadır ne yazık ki. Bu konuda çevremdeki bazı kişilerden dinlediğim ve burada anlatması çok uzun sürecek olan birkaç örnek var ki gerçekten dudak uçuklatacak cinsten... Tabii aynı ebeveynlerin çocukları okulda disiplin altına alınmaya çalışıldığında önce yine kendileri olumsuz tepki göstermekte. Zaten (öğretmen dostlarımız alınmasın ama) ilk ve orta öğretim sistemimizin içler acısı olduğu bir ortamda bu durumun zararları hepten katlanarak büyümekte...
Dil konusuna gelince... Dilin yaşayan ve gelişen bir varlık olduğu doğrudur ama ben günümüz Türkçesi'nin Osmanlıca'dan daha zayıf bir anlatım gücü olduğuna katılmıyorum. Şu bir gerçektir ki dünyadaki bütün diller başka dillerden sözcükleri bünyesine alabilir ve almaktadır. Örneğin İngilizce'deki sözcüklerin önemli bir yüzdesi Latince'den geçmedir. Örnekler çoğaltılabilir. Fakat burada asıl sorun bu "devşirmenin" doğal yollarla değil, yapay zorlamalarla gerçekleşiyor olmasıdır. Kişisel görüşüme göre Türk Dil Kurumu'nun çalışmaları "üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek" amacı taşır gibidir. Mutlaka arada önemli ve ciddi çalışmaları da vardır kurumun, fakat bunların yetersiz kaldığı da açık bir gerçektir.
Bence dili korumanın en önemli yollarından biri gelişime öncülük etmektir. Yenilikleri dışarıdan ithal ediyorsanız siz uygun bir karşılık bulana kadar onunla ilgili yabancı sözcükl dile yerleşebilmektedir. Fakat yenilik ihraç eden siz olursanız bu durumda o yeniliğin adını da dünyaya kabul ettirme şansınız olur. Buna en basit örnek "yoğuttur". Yoğurdun pek çok dildeki karşılığı yine yoğurt olarak geçmektedir.
Başta da dediğim gibi her iki konu da çok derin ve saatlerce üzerinde yazılabilecek konular. Ama açık olan tek bir gerçek var: Gidişat hiç iyi değil ve acilen ciddi önlemler alınmalı...
__________________
Mert Topoyan
İzmir - 1978
Navigare necesse est...
2 metre de derindir, 20 metre de derindir...
|