Rauf ağabey, Türkiyede bulunan üç farklı ırk sakamız var. Bu üç ırkın da nesli tehlike altında. Ne yazık ki Türkiyede herşey hoyratça tüketilmekte ve kullanılmakta. Anadolu Parsının soyunu kurutmamız gibi.
Yılların kara avcısı olarak, göçmen olmayanların yaşam alanlarını ve koşullarını çok fena zora sokmuş durumdayız. Bu ve buna benzer bir çok sebepten dolayı kara avını bıraktım.
Bulgaristan av turizminden bir yılda 16 milyon dolar gelir elde ederken, Türkiye 16 yılda sadece 4 milyon dolar gelir elde edebilmiş. Bulgaristanın ve Türkiyenin avlaklarındaki popülasyonları karşılaştırcak olursak, komşinin tam bir av cenneti olduğu ortaya çıkar.
Avlaklar özelleştirildiği için kaçak avın önüne tamamen geçmiş oluyorlar. Av hayvanlarının, bu uçar da olur kaçar da, üremeleri ve nüfus artışları ben diyeyim 10 kat, sen de 20 kat artmış durumda. Dolayısıyla hiç bir türün nesli tehlike altında değil.
Çocukluğumda ağla ve çığırtkan bir saka ile sayısını bilemeyeceğim kadar saka yakaladım. O yıllarda sürüler 50 lik, 100 lük olarak dolaşırdı. Şimdilerde ise sakaları sadece çiftler halinde, o da nadiren görmekteyim.
Kuvvetle muhtemeldir ki tükenmelerine benim de büyük katkım oldu.
Öte yandan, yabancılar elini kolunu sallayarak Türkiyeye gelirler ve istedikleri endemik canlıyı yakalayıp giderler. Buna endemik bitki türleri de dahildir.
Tv kanalına gelince, henüz çok yeni bir kanal. Zaman içinde çok daha iyi olacağı kanısındayım. Yaban hayatın korunması bilincinin yaygınlaşması adına var olan misyonunu 4x4 olmasa da yerine getirdiğine en azından getirmeye çalıştığına inanıyorum. Hiç olmamasından iyidir.
Saygılarımla...
|