Güzel Başlık Olmuş Bende Nacizane Bir Anımı Anlatayım.
Her av benim için çok keyifli geçmiştir ama o gün bam başka bir gündü.
Bir gün önce doğum günümdü (doğum günü partisi falan yapmadım beni sarmaz öyle şeyler).
Sabah muhterem adminimiz anıl saat 8 gibi gelip ablamın 3. kattaki evinde mışıl mışıl uyuyan beni böğürmek (ona bağırmak denmez, e benimde uykum biraz ağır) suretiyle uyandırdı. Hemen aşağı indim. Yola düştük hedefimiz konak balıkhanedeki yemciydi ordan yem alıp sahile geçicektik. Yemciye gidip 2 milyonluk sülünez aldık. Sahile geçtik meramıza gittik. Balıklar bu sabah sanki isteksizdi istekli olanlarda küçüktü. 2 saat geçmişti fakat elimizde sadece 2 ısparoz 1 ufak lidaki vardı. Eskiden iri ısparoz tutmuş olduğum bir mera aklıma geldi anıl kalk gidiyoruz dedim çantayı sırtlandık yeni meramıza gittik. Burda avlandığım zamanlarda takımda sadece zoka kullanırdım ve iri ısparoz alırdım. Birden aklıma bu geldi. Daha diğer oltayı atmadan zokayı çıkrıp daha 1-2 kez kullandığım 0.35 lik krokodik misinanın ucuna taktım. İlk atışta bir ısparoz, ikincide bir tane daha, 3. de kaya balığı almıştım. O gün yanımıza kıbrısta almıştık belki kefal atlar diye gidip kıbrısı attım. Tam hatırlamıyorum heycandan eminim anıl kardeşim hatırlar ve doğrusunu söyler ama bildiğim gibi anlatayım burdan sonrasını. Kıbrısa bir kefal atladı onu çekmeye başladım yaklaşık 250 gramlık bir sarı kulak çıktı. Onu çantaya atıp yeni kıbrısı sarana kadar aniden hava patladı. İmbat esmeye başlamıştı. Kıbrısı tekrar attım bu arada kefale çok seviniyorum çünki elimizdeki balık sayısı 10 bile değil kefal işi kurtarıyor. Neyse oltamın yanına gittim çantadan bir sülünez çıkardım inanılmaz iğrenç bir koku saçtı anladım ki bayattı hemde en az 3 günlük. Hemen kabuğunu soyup komple zokaya taktım. Çıplak zoka rüzgardan sağa doğru 10 metre önüme düştü zaten misinanın karada kalan kısmı düğüm olmuştu. Misinayı tam çekicekken biri beni dürttü taygun çekme dedi. Nasibimiz belki ordadır diye çekmedim. Zoka dibe indi (avlandığımız yer baya derindi zoka 20-30 saniyede ancak iniyordu) boşluğunu almadan ufak bir tıkırtı hissettim misinanın boşluğu kayboldu bende 1 metre kadar kuvvetlice asıldım ve balık üstündeydi. Çok ağır geliyordu o an aklımda hiçbir şekilde çupra yoktu. Çok eşşek bir ısparoz anıl dedim anıl oltasını toparlayıp yanıma geldi, balığı ağır ağır çekiyordum anıl felaket birşey inanmazsan al çek diyorum o anın heycanı ile o tamam inanıyom çek sen yavaş yavaş deyip beni sakinleştirmeye çalışıyor o an aklıma 1 hafta önce orda kaya levreği tutan bir adam geliyor ve acaba diyorum? hala aklıma çupradan eser yok. parlaklık beliriyor oo güzel falan diyor anıl heycandan balığı 2-3 hamlede ancak çıkarıyorum ve denizden olabildiğince uzaklaşıyorum bir kaza olmaması için

, ellerimde yakaladığım çupranın heycanı ile bağırıp çağırdığımı hatırlıyorum, çupranın ağzındaki zokayı ve akan elimi üstümü başımı berbat eden kanları hatırlıyorum o an dünya batsa umrumda olmazdı nasıl sevindiğimi kelimelerle anlatamam belki beni gören anıl anlatabilir. Çuprayı çektikten sonra oturdum olta atmayı bıraktım anılda 3-5 atıştan sonra havanın azizliğine uğrayıp pes etti evin yolunu tuttuk. Sokağın içine girdiğimizde kapının önünde oturan bizimkiler soruyu yapıştırdı ne var biz anılla aynı ağızdan çupra dedik bizimkiler inanmadı çantadan çuprayı çıkardık ve bizimkiler şok hemen torbaya koyup bakkala gittim dijital tartıda tarttırdım tam tamına 318 gram geldi.
Benimde en güzel anım bu.
Bu anları bana tekrar yaşattığı için mert abime çok teşekkür ediyorum.