Kaptan
Üyelik Tarihi: 18.11.05 |
Yaş: 57 |
Mesaj Sayısı: 715
|
|
|
Dalış Hastalıkları Devam...
Aşırı Basınçla İlgili Tüm Kazalara Karşı Korunma :
Bütün dalgıç adaylarının kursa başlamadan önce heyet muayenelerinden geçirilerek öz geçmişinde veya o anda akciğerlerine ait bir hastalık mevcut olup olmadığının kontrolü. Dalgıçlara bu konuda yeterli eğitim vermek. Dalgıçların fiziki kondisyonlarını iyi bir seviyede geliştirmek, geçici göğüs problemleri olanları daldırmamak. Serbest çıkış yapmak veya hava ikmali olmaksızın satha gelme durumunu en aza indirmek.
DEKOMPRASYON HASTALIĞI :
Yeterli bir süre basınca maruz kalmayı takiben yetersiz dekomprasyon yapmanın sonucunda meydana gelen bir durumdur. Sıfır dekomprasyonlu bir dalışta da meydana gelebilir. Deniz seviyesinde insan vücudu 0.79 ATA' lık nitrojen ile doymuş haldedir yüksek basınca maruz kalındığında (Dalton Kanunu) kan ve dokularda daha fazla nitrojen çözünür. (Henry kanunu), çözünen nitrojen miktarı derinlik ve zamana bağlıdır. Dokularda absorbe edilen (çözünen) nitrojen miktarını etkileyen diğer faktörlerde su sıcaklığı, dalgıcın fiziksel aktivitesi, dalgıcın fiziki kondisyonudur.
33 Feetten daha sığda yapılan dalışlarda dalış limitleri dahilinde dekomprasyon hastalığı söz konusu değildir. Çıkış esnasında dokularda absorbe edilmiş olarak bulunan asal gazın (nitrojen) kısmi basıncı dolaşım sistemindekinden daha fazla durumdadır.Böylece asal gazın hareketi tersine dönerek dokulardan dışarı atılmaya başlar. Normal olarak asal gaz akciğerler yoluyla vücudu terk ederler, eğer çıkış çok hızlı veya dekomprasyon kaçırılmış ise çözünmüş olan gaz eriyik halinden değişime uğrayarak tekrar gaz haline döner ve babılları oluşturur. Çıkışla beraber babıllar büyür ve damarları tıkayabilirler, kan akışını engellerler ve semptomlara sebep olurlar. Babıllar toplar damar sisteminde dolaşırlar ve genellikle akciğerlerin kapiller damarlarında tıkanmalara neden olurlar. Genellikle dekomprasyon hastalığının ciddiyeti babılların büyüklüğü, miktarı ve mevkisine bağlı olarak değişir.
Bütün semptomlar rapor edilmelidir.Başlangıçta sadece Tip-1 semptomu (sadece ağrı) daha sonra Tip-2 (ciddi semptom) haline dönüşebilir. Tip-1 tedavisinden sonra 48 saat dalış yapmamak yeterli olabilir. Tip-2 için minimum 2 hafta veya daha uzun süre gerekebilir, bu semptomlara ve tedavi süresine göre değişir.Dalgıcın sualtında fiziki bir darbe sonucu yaralanmasının kesin olmadığı durumlarda problemin dekomprasyon hastalığı olup olmadığına kara vermek çok zordur. Yaralanmalar belli bir bölgeye olan kan akışını ve de asal gaz geçişinin azalmasına sebep olurlar. Dalgıcın ağrısını hafifletmek için asla herhangi bir şey vermeyin. Bu gerçek semptomların gizlenmesine yol açar.
Dalgıçta tedaviye en kısa sürede başlanması gereken Tip-2 semptomları görülmedikçe her zaman Tip-1 semptomu bulunan dalgıç tedavi öncesinde, satıhta komple bir nörolojik muayeneye tabi tutulmalıdır.
Dekomprasyon hastalıklarında en önemli konu dalgıcın bir basınca maruz kalıp kalmadığıdır Şüpheli bir durumda kalırsanız dalgıcın lehine hareket etmek amacıyla tedavi edin
B. TİP-1 BASİT DEKOMPRASYON HASTALIGI (Sadece Ağrı) :
Semptomlar öldürücü veya sakat bırakıcı değildir. Başlangıçta basit semptom olarak karşılaşılan olayların % 30 u tedavi edilmediklerinden daha ciddi semptomlara dönüşmüşlerdir. Ağrı - şiddetli ağrı, kaşıntı - vücudun herhangi bir yerinde olabilir su toplamış şişkinlikler, vücudun herhangi bir yerindeki kızarıklıklar başlıca belirtileridir.
Ağrı :
Tip-1 hastalığının belirtisi olan ağrı genellikle eklem yerlerinde ve ceriden gelen ağrılar şeklindedir. Hasta tarafından ağrının yeri tam olarak teşhis edilemez. Ağrılar hafif şiddetten başlayarak dayanılmaz şiddetle içten gelen ağrılara dönüşebilir. Ağrı genellikle dinlenme durumunda mevcut olup, bölgenin hareket ettirilmesi ile ağrı şiddeti artabilir veya değişmeyebilir.
Tip-1 dekomprasyon hastalığı ağrılarının tanınması için dalgıcın üzerinde alet ve şort olduğu kabul edilerek yapılabilir. Bu bölgenin dışında kalan ağrılar Tip-1 olarak düşünülür. Gövde bölgesindeki ağrılar Tip-1 olabileceği gibi omuriliğe bağlı Tip-2'de olabilir. Bu nedenle gövde bölgesi üzerindeki ağrılar Tip-2 deki gibi tedavi edilir. Ağrı genellikle eklem yerlerinde görülür. Omuzlar, dirsekler,bilek ve eller , dizler, ayak bilekleri, kalçalar.
Kalçada ağrı tek başına Tip-1 olarak düşünülür, ancak bu ağrıların omurilikle bağlantısı olup olmadığını ayırt etmek zor olur. Bu nedenle dalgıcın lehine olarak kalça ağları genellikle Tip-2 gibi tedavi edilirler.
Kaşıntı :
Dekomprasyon hastalığının deride görülen en belirgin işaretidir. Kaşıntı tek başına olduğunda dekomprasyon gerektirmez ancak gerçek Tip-1 hastalığının ilk işareti olabilir. Her durumda dalış amirine veya dalgıç tabibe rapor edilmelidir.
Deride Kızarıklık :
Aşırı kaşıntı ile başlar, kızarma ile devam eder daha sonra bölgede koyu mavi renk değişikliği oluşur. Dekomprasyon tedavisi gereklidir. Deride oluşan bütün kızarıklıklar dekomprasyon gerektirmez.
Şişkinlikler :
Deride su toplanmış şişkinlik görüntüsü arz ederler. Bu şişkinlikler üzerlerine dokunulduğunda sağa sola hareket eden katı bezeler gibidirler.
T1P-2 CİDDİ DEKOMPRASYONHASTALIĞI :
Oldukça ciddi bir durumdur. Hayati tehlike veya kalıcı sakatlanmalar olabilir. Tip-2 dekomprasyon hastalığı semptomları genel olarak arterial gaz embolisi semptomları ayırt edildikten sonra Tip-1 semptomları dışında kalan tüm semptomlar olarak tanımlayabiliriz. Tip-2 semptomlarının tedavisine mümkün oldukça çabuk başlanmalıdır. Aksi takdirde kalıcı sakatlıklar meydana gelebilir.
Semptomları :
Güçsüzlük, uyuşma hissizlik, felç, iğnelenme bir şeyin batması hissi, baş dönmesi. ayakta duramama (aşırı sarhoş gibi) Görüş bozuklukları ( Bulanık görüş, tünel görüş ), işitme problemleri ( Kulaklarda çınlama, sağırlık ), şuur kaybı, biloteral ağrı (simetrik); Vücudun her iki yanındaki aynı organlarda, aynı bölgede meydana gelen simetrik ağrılar.(Her iki diz, ayak bilekleri,omuzlar, kollar, bacaklar), ana gövde ağrıları; mediastinal amfizem, pneurnothorax ve midede gazdan dolayı olan ağrıların bunlardan ayırt edilmesi önemlidir. Kasıklarda ağrı ana gövde ağrısıdır. Aşırı yorgunluk ; dalgıcın sualtında yaptığı işin vermiş olduğu yorgunluğun tamamen haricinde olan bir yorgunluk durumudur. Bundan ayırt edilmelidir. Şok; babılların akciğer dolaşımında tıkanmaya neden olduğu bölgeye göre semptomlar gösterir, göğüs ağrısı (derin teneffüsle gelişir), öksürük kontrolsüzdür, dumanın verdiği rahatsızlık gibi kötüleşir, kısa nefes alma, şok ve ölüm.
Şok, büyük miktarda dekomprasyon zamanı gerektiren uzun dalışlarda veya kaçırılmış dekomprasyonlarda genellikle karşılaşılabilen bir durumdur.
DENİZ TUTMASI
Bilimsel araştırmalarda, deniz tutmasına açık bir dille “HAREKET TUTMASI” deyimi kullanılıyor.
Ne var ki, dalgıçların zaman zaman deniz tutmasından etkilenebileceği de söz konusudur.
Günün koşullarına göre, bazı normal bünyelerde dahi deniz tutması görülebiliyor. Dalış sonrası yorgun olarak dekomprasyon uygularken, deniz tutmasının da görüldüğü belirtilmektedir. Yolculuk sırasında okuma, not alma veya aletlerle meşgul olma gibi hareketlerde deniz tutmasına yol açılmakta.
Bazı bünyelerde deniz tutması şu şekilde gelişmektedir. Dalış sırasında dip zemininde yüzerken, dibin eğimi bu yapıda ki insanları etkileyebilmektedir. Bunun yanısıra, dalış sonrası eğer tekneden uzak bir yerde su üzerine çıkılmış ise, doğal olarak yorgun olduğundan tekneyi tutup dinlenme ihtiyacı sırasında ortaya çıkabiliyor. Ayrıca bu oluşumu çabuklaştıran dalgaların kendini sallaması ve soğuk suda deniz tutmasına olanak sağlamakta.
Deniz tutması, sporla devamlı ilgilenen bünyelerde herhangi bir belirti veya gelişmesi söz konusu olamaz. Ancak stres ve benzeri gibi rahatsız edici uyarıları olduğunda deniz tutmasına yakalanabiliyor. Yeterli ve devamlı bir eğitim ve sporla ilgilenmemiş kişilerde daha çabuk ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen, her bünye için deniz tutması değişik alanlarda ve farklı zamanlarda her zaman yakalayabileceği söz konusudur. Deniz tutmasına olanak sağlayan aşırı ve tıka basa yemek yemek, bir gün önce alkollü olmak deniz tutmasına yol açılmaktadır.
Deniz tutmasının ilk belirtilerini şöyle sıralayabiliriz. Öncelikle yüz hatları gerginleşmekte, yüzün solması ve kızarması, dudak üzerinde soğuk terleme, uyuşukluk, bol tükürük salgısı ve kusma ile kendisini göstermekte ve bazen de baygınlık görülebiliyor.
Ayrıca denizcilerin deniz tutmasını bilenleriniz vardır. Örneğin ilk başlayan denizcilerde deniz tutması sık sık görülürken, bir kaç gün veya seferden sonra bu insanlar bağışıklık kazanabiliyor. Ancak ilk zamanlarda karaya çıkıldığında, bu kez de sanki yer sallanıyormuş gibi bir durumla karşılaşılmakta, daha doğrusu bir süre de karada dalgalanıyormuş gibi devam etmekte ve yürüme zorluğu çekilmektedir.
Deniz tutmasına karşı çeşitli ilaçlar vardır. Bu ilaçlar genellikle tekneye, otobüse ve trene binmeden önce alınmaktadır. Özellikle bu gibi ilaçların seyahat öncesi alındığında deniz tutmasına karşı etkili de olabiliyor. Ancak çeşitli firmalarca üretilen bu ilaçların tesir şekli 4 ila 12 saat arasında değişmektedir. Ancak bu tür ilaçların sık sık alınması halinde Scuba sporunda sakıncalı olduğu da TIP' en de belirtilmektedir.
AKCİĞER PERFORMANSI NEDİR?
Ne var ki, bu sporu ister kendi olanaklarıyla, ister kurallarına göre öğrenenler olsun. Yaz sezonunda birkaç dalış uygulaması yapanla, haftada birkaç kez koşan ve spor yapanların vücut yapıları itibariyle de performansları arasında fark olacağını hemen hemen hepimiz biliyoruz. Antrenmansız vücudu buna eklediğimizde akciğerlerin bu derinlerde bir kat daha fazla yorulacağı söz konusudur.
Böyle kimseler, yaz sezonu gelince, sığ sularda deneyim kazanmadan dilediği derinliklerde dalış uyguladığında akciğerlerine zarar gelmeyeceğini düşünmek bir saflık olacağı gibi, herhangi bir tehlikeyle karşılaşmayacağı hususunda kendisine kimse garanti de veremez.
Bu performanssızlığı şöyle açıklayabiliyoruz ; böyle performansız bir akciğerle ağır bir mücadele sonunda bulunduğunuz derinlikten yukarı çıkmaya başladığınız bir sırada, aniden bir baş dönmesi, göz kararması, özellikle solumada zorluk çekmeye başlayabilirsiniz. Daha ziyade, regülatörden hava çekmek istediğiniz halde, hava soluyamazsınız.
Konumuza başka bir yaklaşımla açıklık getirelim. Bulunduğunuz derinlikte, yani 30 veya 40 m. den yukarı çıkarken veya çıkmaya başladığınız sırada, regülatörden hava çekme alışkanlığınızda bir değişiklik hissedebilirsiniz. Hatta zorlanarak hava çekme durumunda kalabilirsiniz. Daha sonra, yukarda belirttiğimiz gibi, sağlığınızda bir değişme olabilir. Bu durumda aklınıza ilk gelen şey şu olmalıdır. Eğer havanız bitmemiş veya az kalmamış, regülatör performansı normal ise, bu zorlanma daha ziyade akciğerlerin yorulmasından kaynaklandığını bilmenizde yarar vardır.
Ancak bu durumda tam aksini uygularsanız, yani bulunduğunuz derinlikten 3 veya 4 metre aşağı inerseniz, nefes alıp vermede zorlanmadığınızı göreceksiniz. Çünkü bu derinlikte akciğer performansı zora alışmış durumdadır. Bu ortama ve koşullara alışmış olan akciğerler az hava yerine daha çok hava harcama alışkanlığı edinmiştir.
Bu arada kısa bir hatırlatma yapmakta yarar vardır. Spor yapan bir futbolcunun takriben hava harcama hızı 90 Lt. / dk. Oysa sporla ilgisi bulunmayan bir insanın ortalama hava harcama hızı ise yarı yarıya olacaktır. İnilen belirli derinliklerde uzun süre dolaşma, balık kovalama, akıntıya kapılma ve zorlanma veya herhangi bir teknik işle uğraşırken akciğerlerin yorulması veya hava tüketiminin hızla yükseleceği de bilinen gerçeklerindendir.
Şimdi ortaya koymak istediğimiz konu şu. Böyle koşullar altında, spor yapmayan amatörler, spor yapana göre hava tüketim hızı daha çok olması söz konusudur. Bu gibi durumlarda sporcu olmayan dalıcılar, sporcu olana oranla, solunum kontrolünü de daha çabuk kaybedecektir. Özellikle antrenmansız vücut bu koşullar altında panik ve stres içersine girmesi halinde, fazla hava tüketimi nedeniyle AZOT - NARKOZU artarak, karbondioksitin yükselmesi, oksijen zehirlenmesine ve daha çok zorlanırsa, hava keseciklerinin yırtılmasına yol açabilmektedir.
Bu durumdan kurtulabilmek için, bulunduğunuz 30 veya 40 metre derinde eğer havanız yeterli ise, bir kaç dakika dinlenmeniz ve sakinleşmeniz bu arada nefes alıp vermeyi de yavaşlatmanız gerekiyor.
Solunumu yavaşlatıp dinlendiğiniz bir sırada, dekomprasyona girmeden, eğer girilmiş ise, duraklama kademelerine uymak suretiyle mümkün olduğu kadar yavaş yavaş yukarı çıkıldığında, bu tehlikenin üstesinden rahatlıkla gelebilirsiniz.
Ancak, Regülatör performansı, yüksek düzeyde çalışan bir modelle dalış uygulanırken eğer, akciğer performansı yetersiz ise, söz konusu tehlike ve risklerle yine karşılaşabilirsiniz. Çünkü kolay solumayı sağlayan yüksek düzeyde çalışan regülatör performansı ve hava akışı, söz konusu olan RİSK' te hiçbir ilgisi yoktur.
TÜRKİYE'DE BASINÇ ODASI MERKEZLERİ
Kurtarma ve sualtı Komutanlığı, Çubuklu - İstanbul
İstanbul Çubuklu' da bulunan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Sualtı Kurtarma Komutanlığı'nda, basınç odası testleri ve VURGUN hastalığı tedavileri yapılmaktadır.Bu onur verici kuruluşumuzun, kurulduğu tarihten bugüne kadar, sayısız hizmetler vermiş ve bir çok balıkadamın hayatını kurtararak, kendilerine yeniden dalış olanağı kazandırmıştır.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Deniz ve Sualtı Hekimliği
Ana Bilim Dalı, Çapa - İstanbul
T.C. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü - Bodrum.
Arama Kurtarma Komutanlığı
Çubuklu/İstanbul
ALINTI
__________________
İyi insan, dost bildiklerinin dost olmadığını öğrendiğinde onlara hala dostluk gösteren insandır...
BALIK TUTULAN TEK GEZEGENİ YOK ETMEYELİM...
A.R.B.
|