Alıntı:
gerence tafarından gönderildi
Konuya yaklaşımınız ve bütün bunların altında yatan sorunun direkt ve net olarak sosyolojik nedenlerden ötürü olduğunu saptamanızı taktir ediyorum genç arkadaşım...
Teşekkür ederim...
|
Ben teşekkür ederim. Ne yazık ki ülke olarak kendimizle, birbirimizle barışık değiliz. Kendiyle ve birbiriyle barışık olmayan, kendini ve yaşadığı çevreyi tanımayan, bilmeyen, sevmeyen, umursamayan insanlar doğayla hiç barışık olamıyorlar. Sık sık Güzelbahçe'ye giderim kıyıdan olta atmak için. Ne yazık ki her gittiğimde ayrı bir çöp yığınıyla karşılaşıyorum sahilde. Sevgilisiyle oturmuş denizi seyreden bir insan umarsızca fırlatıveriyor denize yediğinden, içtiğinden arta kalanları. Halbuki 5 dakika evveline kadar o doyumsuz güzelliği sunan, o temiz havayı çöp attığı denizdi kendisine veren. Bir ülkede bir balıkçı ekmeğini çıkardığı denizlerdeki su altı yaşamını yanlış av metodlarıyla yok ediyorsa, denize biraz olsun nefes alabilmek, huzur bulabilmek için giden oltacı çöplerini bırakabiliyorsa orta yere ya da kendi gibi oraya gelmiş diğer insanları rahatsız etme hakkını kendinde görüyorsa bir sorun vardır orada. Vakti zamanında Efes antik kentinde yurtdışından gelen bir konuğumu gezdirirken 3000-4000 yıllık tarihi eserlerin üzerinde koyunlarını gezdiren çobanla yaşadığım diyoloğu ve konuğum karşısında utançtan yüzümün nasıl kızardığını unutamam. Gelişmiş bir ülkede parmakla bile dokunulamayan eserlerin üzerinde bizde koyunlar, keçiler geziyor. Demem o ki sözü edilen sorun asla ve asla Hasan Abi'nin neden olduğu bir sorun değil, bizzat kendi toplumumuzun iç dinamiklerinden ve tarihsel serüveninden yakıtını alan, denetimsizlikle kolaylaşan bir durumdur. Umarım düzelir birgün herşey...