13-14 Haziran - Gerence

[Taygun KOCABIYIK]

Hani bir laf vardır ya "Allah sevindireceği kuluna önce eşşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş" işte bizimkisi aynen öyle bir av oldu.

Asıl niyetimiz cuma günü akşamüzeri ava gidip cumartesi öğlen dönmekti. Fakat arkadaşımızın işi çıkınca mecburen bir gün erteledik planımızı.

Cumartesi sabahı açık pencereden esen soğuk rüzgarla uyandım. İçimden biraz hayıflandım ama yapacak birşey yok kafaya koymuştuk bir kere. Değil fırtına kasırga olsa balığa gideceğiz.

Öğlene doğru hazırlıklarımı yaptım gecede avlanacağımız için her ihtimale karşı bolca takım bağladım. Gece için giyecek kalın uzun kollu birşeyleri ayrı bir torbaya koydum. Atıştıracak ufak tefek birşeylerden kumanya hazırladım. Yani klasik hazırlıklar...

Bu sırada bir baktım ki hava dindi sabah esen sert rüzgardan eser yok. Tüm meteoroloji sitelerinde fink attım. Hepsi bu saattede fırtınanın devam ettiğini gösteriyor ama hava durgun. Eh şimdi yanıldılar akşam ve yarında yanılırlar hava güzel olur diye züğürt tesellisiyle avuttum kendimi Tabii bu avuntu kısa sürdü kısa süre sonra hava eskisinden daha iştahlı esmeye başladı. Yinede yılmak yoktu...

Ve yolculuk vakti geldi çattı. Yola çıktık yakıt, yem, buz, su vb. ihtiyaçları tamamladıktan sonra. Doğru Gerence körfezinin yolunu tuttuk. Yolda denizin halini görünce acaba başka bir yere gitsek mi diye kafamda düşünüp durdum en sonunda bir gidip görelim hava kötüyse elbet bir koy bulur orda avlanırız diye geçirdim içimden.

Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik av yerimize geldik Baktım ki rüzgar hafif, denizde de hafif bir çalkantı var. Anlatamam nasıl mutlu olduğumu. Hemen oltaları denizle kavuşturduk. Aman yarabbim ortalık kırıntı balıktan geçilmiyor. En büyüğü kibrit kutusu büyüklüğünde ısparoz-karagözler yem daha dibe inmeden temizliyor. Yarım saat ufaklıkları besledikten sonra aradan bir tane lidaki sıyırdım Arkasından irice bir ısparoz denk geldi. Mamun birazda sabaha kalsın diyerekten, madya ile oltayı yemleyip bıraktık.

Gece için çalı çırpı toplamaya koyulduk. Yeterince çalı çırpı topladıktan sonra oltaların başında oturup sohbet etmeye başladık. Bir tane balık olsa da moraller yerindeydi, bu fırtınada böyle güzel sakin bir yer bulmanın sevincini yaşıyorduk.

Hava karardıktan sonra ateşimizi yakıp karnımızı doyurmak için sucuklarımızı hazırlamaya koyulduk. Biri ateşi yakmış, biri sucukları hazırlamış, ötekide yemiş şeklinde gelişen olaylar silsilesinden 1-2 fotoğrafı aşağıda görebilirsiniz

Karnımız doyduktan sonra keyfimiz adeta 10'a katlandı. Üzerimizde yıldızlar, önümüzde deniz, mis gibi bir hava. İnsan yaşadığını anlıyor, huzur ve mutluluk doluyor. Bu sırada oltaları denizden ışıksızlık sebebiyle alıp sohbete başladık. Bol oksijen ve bol gıdanın etkisiyle olsa gerek hepimizde saat 10 sularında uyku bedene girdi. Erhan gördüğü yılan sebebiyle arabada yatalım diye tutturdu. Aslında benim niyetim yıldızların altında gökyüzünü seyrederek uyumaktı ama yılan benide caydırdı açıkçası.

Eşyaların bir kısmını deniz kenarında bırakıp. 10 metre kadar yukarıda olan arabamıza giderken kim nerede yatacak kavgası yapmaya başladık Tabiki arka koltuğu ben kaptım daha rahat olur diye düşünerek. Tabi üç kafadar aynı arabada olurda uyunur mu? mümkün değil. Saatler iyice ilerledi gözlerim kapanıyor ama Erhanın huysuzluğu sebep uyumak ne mümkün. Neymiş ön koltukta uyuyamıyormuş bizide uyutmazmış sabaha kadar Kaderime boyun eğip ön koltuğa ben geçtim baktım ki ben burda daha rahat ediyorum. Ah ahh niye daha önce buraya geçmedim diye hayıflandım.

Bu sırada rüzgar şiddetini öyle bir arttırdı ki arabayı sallıyor. Sabah suyu için kurduğum tüm hayaller, bütün hevesim birden kaçıp gitti. Hatta içimden bu hava düzelmez dönelim gençler demek geldiysede. Ya hava düzelirse diye kurt içime düşünce vazgeçtim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde fırtınadan olta atacak yer arayan bir çok balıkçı yanımıza geldi. Kimi gece olta atarak şansını denedi. Kimi bizim gibi sabah suyunu bekledi. Nasıl olduysa bi ara dalmışım çalan saatle gözümüzü açtık. Saat 4:30 sularıydı ama hava hala berbat şekilde nereden bakılsa 6-7 şiddetinde esiyordu, havanın aydınlanmasınada yarım saatten fazla zaman vardı. Biraz daha uyuyalım dedim gözümüzü bir açtık ki saat 7:30 olmuş. Hava aynı coşkuyla fırıl fırıl esiyor.

Oltaların başına geçip isteksizce ava başladık. Akşamki vuruşlar devam ediyordu yem dayandıramadık. Ne yengeç ne madya kar etmedi Arada ufak bir öksüz balığı yakaladım. Hatıra fotoğrafı çektikten sonra hadi bak herkes benim kadar insaflı olmaz bidaha her gördüğün yeme atlama, gözünü dört aç diye iyice tembih edip suya saldım Baktık ki etraftakilerdede balık yok daha fazla güneş yükselmeden 11 sularında dönüş yaptık.

Sonuç olarak eşşeği bir kaybedip, bir bulduğumuz bu fırtınada buna şükür diyebileceğimiz av oldu.

[Taygun KOCABIYIK]

Balık fotoları elime geçtiğinde onlarıda buraya ekliycem şimdilik ara sıcaklar

Kaptan Pilot Görkem

Sucuk-ekmek faslı (yaz günü bir daha kolay kolay sucuk yemeyiz bütün gece içimiz yandı)

[paşalı]

Tayguncum gerçekten bu gün hava berbattı.Ama yinede sizin için iyi olmuştur.Değişikliklik bazen şart oluyor.Yakın dostluklar aranıyor.

[Taygun KOCABIYIK]

Turgay abicim hafta içi o kadar heveslendik ki evde otursak
Fotoğrafların devamı şimdi ulaştı onlarıda ekliyorum.

[Erhan ÇUKURLU]

Ahh kardeşim o güne geri dönebilsek öyle bir doğada 1 akşam daha geçirebilsek başka birşey istemem