Oltaya AB engeli!

[Taygun KOCABIYIK]

Meclis’teki kanun tasarısına göre, amatör balıkçılar, kısa süreli eğitime tabi tutulacak

Burak KARA/HABER MERKEZİ

İSTANBULLULARIN değişilmez zevklerinden olan olta balıkçılığına sınırlama getiriliyor. Avrupa Birliği’ne (AB) uyum süreci kapsamında, yaklaşık 3 yıl önce Meclis’e sunulan “1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’na İlişkin Değişiklik Tasarısı” amatör balıkçılara belge zorunluluğu getiriyor. Tasarıya göre, amatör balıkçılar, nehirler, göller, barajlar ve denizlerde avlanabilmek için kısa süreli eğitime tabi tutulacak. Avlanma teknikleri, sezonlar, yasaklar ve balık avcılığı eğitiminden sonra kendilerine belge verilecek. Tasarı yasalaşırsa, artık belgesi olmayan Galata Köprüsü veya Boğaz’da da olta sallayamayacak. Yetkililer, amatör balıkçılığın yoğun olduğu İstanbul Boğazı çevresinde belge zorunluluğu şartının ilk etapta esnek uygulanacağını zamanla yaptırımların AB standartlarına yaklaşarak ağırlaşacağını belirtiyor. Sınırlamaya köprünün müdavimleri tepki gösteriyor:

Burası bize terapi gibi

Ali Umaç (40) işsiz: Beş aydır işsizim, her gün köprü’ye geliyorum, stresimi burada atıyorum. Yasa çıkarsa asla belge almam, bir daha da gelmem. Buraya kahve köşelerinden uzaklaşmak için geliyorum. Kriz her şeyimizi alt üst etti, bir de AB yasaları kalan tek keyfimiz e engel olmasın. Burası benim için terapi gibi. Psikologlara gideceğime köprüde balık tutuyorum.

Fukaranın tek eğlencesi

Atakan Küpeli (27) nakliyeci: İş stresini balık tutarak atıyorum. Yazın hemen hemen her aksam Galata’ya gelirim, kışları ise hafta sonları gelirim. Balıkçılığın kontrol altında tutulması tabi ki önemli ama bu fakir fukaranın tek eğlencesi olan olta balıkçılığına uygulanmamalı. Buraya insanlar dertlerinden uzaklaşmak için gelirler. Yasanın olta balıkçılarını sıkıntıya sokmadan çıkması en büyük umudum.”

Asla belge almam!

Fethiye ve Ayhan Işık (serbest meslek): Her hafta sonu ailece Galata Köprüsü’ne gelir balık tutarız, aksam da tuttuğumuz balıkları afiyetle yeriz. Sinemaya gitmek istesek dünya para, başka bir keyfimiz eğlencemiz maalesef kalmadı. Burada hem iş stresini atıyoruz, hem de temiz hava alıyoruz. Yasa çıkarsa asla belge almam.

[ibrahimz35]

Paylaşım için teşekkürler, Taygun Kardeşim.

[xnode]

Paylaşım için teşekkürler.

Ben AB normlarına uyum konusunu azamiyetle önemsiyorum. Bu tür normlara karşı durarak ulusalcı bir refleks gösterilmesi ve bu ülkenin kendine göre şartları var savunmasını ise hava civa olarak görüyorum. Maalesef ki, profesyonel ve amatör balıkçılara baktığımız zaman tam bir curcuna, tam bir keşmekeş görüyoruz. Kimin ne yaptığı belli değil. ortada çok realist olmayan ve yetersiz bir sirküler var ama uyan var mı mumla aramak lazım (istisnaları tenzih ederim)

konu; benim ilgili bazı şeyleri sizlerle paylaşabilmeme vesile olacak. Görüşlerime katılmıyor olabilirsiniz, saygı duyarım. Şöyle ki;

Komik olan şey şudur; bu memlekette kimse burnundan kıl aldırmıyor, AB normları için yapılan girişim daha kaliteli, temiz ve kültürlü avcılar yetiştirmek için yerindedir. Yani röportaj yapılan vatandaşlar diyorlar ki; biz bu konuda eğitim almak ve daha fazla bilgi almak istemiyoruz. bu şekilde geldik bu şekilde gideriz. ne kanun tanırız, ne yönetmelik, ne düzen ne de disiplin. kafamıza göre takılırız, kimseyi de kazımayız. gerekirse galata köprüsüne piknik tüpümüzü getirir çay yaparız, gerekirse ormanda ateş yakar öyle avlanırız. kural kaide yasa yönetmelik de neymiş ??

Benzer bir konu hakkında; kokoreççilerimiz de müthiş bir karşı koyum göstermişti ( ! ) AB normları ile kokoreç ortadan kalkıyor yetişin diye feryat figan ediyorlardı. Halbuki, kokoreç ortadan kalkmıyor, steril bir şekilde ve sabit bir büfe içinde satılması öngörülüyordu. sokak ortasında toz toprak içinde, sertifkasız olarak bu işi yapanlar, bol egzos dumanlı kokoreç satanlar, kokoreç satarken sümkürüp orasını burasını kaşımaktan vazgeçmek istemeyenler bu yaygarayı koparıyorlardı. Aynı vatandaşları çimler üzerinde mangal yakıp, yaktıkları bölgeyi talan eden kimseler olarak da pekala görebiliriz.

Ne kural tanıyoruz, ne kaide, ne eğitilmeye geliyoruz, ne öğretilmeye. Biri bize yeni bir bilgi ile yaklaştığında önce reddediyor, sonra dalga geçiyor ve önemsiz buluyoruz. AB üyeliğini, istediğimiz zaman venediğe, italyaya gitmek, orada iş bulmak, AB ülkelerinden milyarlarca euro para kaynağı zannediyoruz. Tabii bunun sebebi, genel olarak dünyadan zerre kadar haberimizin olmaması ancak kendimizi çok zeki ve kurnaz zannetmemiz AB'ye girdiğimiz zaman bizlerin AB ülkelerine gittiğimiz gibi AB vatandaşları da buraya gelecekler. Biz bakkaldan aldığımız mal bozuk çıktığında gidip geri verip bir de azar işitiyor olabiliriz, ancak medeni ve insan hayatına değer veren ülkelerde, bu gibi durumlarda o işletme birdaha o işi yapamaz !

Eğer medeni ülkeler gibi olmak istiyorsak, öncelikle kendimize çeki düzen vermeli, disiplinin militarizm demek olmadığını anlamalı, kural, kaide ve toplum yaşantısını kültürel bir nizama sokmaya niyetli düzenlemeri desteklemeli ve öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Yoksa; biz babadan böyle gördük, kargadan başka kuş tanımayız dersek... hergün gazetelerde okuduğumuz pişmiş tavuğun başına gelmeyen absürt ölüm olaylarını okumaya devam eder, Sözümona ISO standardı almış hastane yangınlarında ana babalarımızı kaybeder, etrafı tellerle çevrilmiş bir ülkenin disiplinsiz, düzensiz, kültürsüz, öğrenmeye kapalı, yenilik ve farklılıklarla gırgır geçmeyi marifet sanan bir sürü olarak yaşamaya ve bütün bunların da kaderin bir cilvesi olduğu ile kendimizi avutarak dünyadan bihaber göçüp gideriz.

Toplumun büyük çoğunluğunun yeniliğe, farklılığa, düzen, nizam, estetik ve bilgiye açık bireyler olarak yetişmesi ve yetiştirilebilmesi dileği ile;

selam ve saygılar.

[Taygun KOCABIYIK]

xnode tafarından gönderildi

Paylaşım için teşekkürler.

Ben AB normlarına uyum konusunu azamiyetle önemsiyorum. Bu tür normlara karşı durarak ulusalcı bir refleks gösterilmesi ve bu ülkenin kendine göre şartları var savunmasını ise hava civa olarak görüyorum. Maalesef ki, profesyonel ve amatör balıkçılara baktığımız zaman tam bir curcuna, tam bir keşmekeş görüyoruz. Kimin ne yaptığı belli değil. ortada çok realist olmayan ve yetersiz bir sirküler var ama uyan var mı mumla aramak lazım (istisnaları tenzih ederim)

konu; benim ilgili bazı şeyleri sizlerle paylaşabilmeme vesile olacak. Görüşlerime katılmıyor olabilirsiniz, saygı duyarım. Şöyle ki;

Komik olan şey şudur; bu memlekette kimse burnundan kıl aldırmıyor, AB normları için yapılan girişim daha kaliteli, temiz ve kültürlü avcılar yetiştirmek için yerindedir. Yani röportaj yapılan vatandaşlar diyorlar ki; biz bu konuda eğitim almak ve daha fazla bilgi almak istemiyoruz. bu şekilde geldik bu şekilde gideriz. ne kanun tanırız, ne yönetmelik, ne düzen ne de disiplin. kafamıza göre takılırız, kimseyi de kazımayız. gerekirse galata köprüsüne piknik tüpümüzü getirir çay yaparız, gerekirse ormanda ateş yakar öyle avlanırız. kural kaide yasa yönetmelik de neymiş ??

Benzer bir konu hakkında; kokoreççilerimiz de müthiş bir karşı koyum göstermişti ( ! ) AB normları ile kokoreç ortadan kalkıyor yetişin diye feryat figan ediyorlardı. Halbuki, kokoreç ortadan kalkmıyor, steril bir şekilde ve sabit bir büfe içinde satılması öngörülüyordu. sokak ortasında toz toprak içinde, sertifkasız olarak bu işi yapanlar, bol egzos dumanlı kokoreç satanlar, kokoreç satarken sümkürüp orasını burasını kaşımaktan vazgeçmek istemeyenler bu yaygarayı koparıyorlardı. Aynı vatandaşları çimler üzerinde mangal yakıp, yaktıkları bölgeyi talan eden kimseler olarak da pekala görebiliriz.

Ne kural tanıyoruz, ne kaide, ne eğitilmeye geliyoruz, ne öğretilmeye. Biri bize yeni bir bilgi ile yaklaştığında önce reddediyor, sonra dalga geçiyor ve önemsiz buluyoruz. AB üyeliğini, istediğimiz zaman venediğe, italyaya gitmek, orada iş bulmak, AB ülkelerinden milyarlarca euro para kaynağı zannediyoruz. Tabii bunun sebebi, genel olarak dünyadan zerre kadar haberimizin olmaması ancak kendimizi çok zeki ve kurnaz zannetmemiz AB'ye girdiğimiz zaman bizlerin AB ülkelerine gittiğimiz gibi AB vatandaşları da buraya gelecekler. Biz bakkaldan aldığımız mal bozuk çıktığında gidip geri verip bir de azar işitiyor olabiliriz, ancak medeni ve insan hayatına değer veren ülkelerde, bu gibi durumlarda o işletme birdaha o işi yapamaz !

Eğer medeni ülkeler gibi olmak istiyorsak, öncelikle kendimize çeki düzen vermeli, disiplinin militarizm demek olmadığını anlamalı, kural, kaide ve toplum yaşantısını kültürel bir nizama sokmaya niyetli düzenlemeri desteklemeli ve öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Yoksa; biz babadan böyle gördük, kargadan başka kuş tanımayız dersek... hergün gazetelerde okuduğumuz pişmiş tavuğun başına gelmeyen absürt ölüm olaylarını okumaya devam eder, Sözümona ISO standardı almış hastane yangınlarında ana babalarımızı kaybeder, etrafı tellerle çevrilmiş bir ülkenin disiplinsiz, düzensiz, kültürsüz, öğrenmeye kapalı, yenilik ve farklılıklarla gırgır geçmeyi marifet sanan bir sürü olarak yaşamaya ve bütün bunların da kaderin bir cilvesi olduğu ile kendimizi avutarak dünyadan bihaber göçüp gideriz.

Toplumun büyük çoğunluğunun yeniliğe, farklılığa, düzen, nizam, estetik ve bilgiye açık bireyler olarak yetişmesi ve yetiştirilebilmesi dileği ile;

selam ve saygılar.

Can abi söylediklerine katılmamak mümkün değil.
Daha iyiye, daha güzele, daha çağdaşa ulaşmak için çabalamak gerekli.