Geri Git   RASTGELSİN AMATÖR BALIKÇILIK FORUMLARI > RASTGELSİN HAKKINDA > Resmi Avcılık Duyuruları

Resmi Avcılık Duyuruları Sirküler, yasaklar ve benzeri konular...




Yanıtla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Eski 16-10-2006, 08:08   #1
levrek
Kurucu Üye
 
levrek kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 29.10.05
Şehir: izmir-ksk.
Yaş: 57
Mesaj Sayısı: 1.878
Varsayılan TMMOB açıklaması ve de balık çiftlikleri

SON GÜNLERDE KAMUOYUNA YANSIYAN VE BİLİMSEL BİR TEMELE DAYANMAYAN BAZI GÖRÜŞLER BALIKÇILIK SEKTÖRÜMÜZE ZARAR VERİYOR

Son günlerde yürütülen kampanyalar ile balık çiftlikleri hakkında kulaktan dolma ve bilimsel niteligi olmayan, “Balık Çiftliklerinin Doğaya Zarar Verdiği” konusunda, kesin hükümler taşıyan bazı görüşler balıkçılık sektörü üzerinde ve kamuoyunda derin izler bırakmaktadır. Bunun sonucunda, halkımızın ucuz ve kaliteli protein ihtiyacını sağlayan SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ, kasıtlı olmadığı söylense de çok ciddi zarar görmektedir.
Balık çiftlikleri, herhangi bir bilimsel araştırma ve incelemeye dayandırılmadan kamuoyunda; başta turizm, tatil yerleşimleri, yat turizmi ve ulaşım sektörleri gibi faaliyetlere engel ve kirliliğe neden olduğu gerekçesiyle, olumsuz bir şekilde değerlendirilmekte ve de yanlış bir şekilde tartışmaya konu olmaktadır. Oysa, balıkçılık ve turizm, birbirlerini tamamlayan iki önemli sektördür ve birbirinin rakibi olmamalıdır.
Bilindiği gibi, su ürünleri yetiştiriciliğ i bir yerin coğrafî, iklim şartları ve suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine bağlı olduğundan her yerde yapılamamaktadı r. Ayrıca sağlık, ülke ekonomisi, denizlerde seyrüsefer, teknik ve bilimsel bakımlardan herhangi bir sakıncası bulunmayan, etüt, inceleme ve araştırmaları tamamlanmış olan yetiştiriciliğ e uygunluğu tespit edilmiş sucul alanlarda su ürünleri yetiştiricilik tesisleri kurulabilmektedir.
Balık üretim tesislerinin kurulma aşamasında bir projenin onaylanabilmesi için 17 farklı kurumdan ayrı ayrı izinlerin alınması zorunluluktur. Akuakültür tesislerine yatırım planlanırken kapasiteye göre 30 – 900 ton/yıl arası için ön ÇED raporu, 900 ton/yıl ve üzerindeki işletmelerde ise tam ÇED raporları istenmektedir. ÇED raporları, bir işletmenin üretim miktarına bağlı olarak, çevre ile olumlu ya da olumsuz nasıl bir ilişki içerisinde bulunup bulunmayacağını gösteren rapordur. Bu rapor, konu ile ilgili uzmanlar kurulu tarafından onaylanan bir dizi çalışmanın sonucunu kapsamaktadır.
Bir üretim projesinin onay aşamasındaki hassasiyet, geçen süre (1-3 yıl) ve şartların ağırlığı dikkate alındığında, diğer sektörlerle karşılaştırılamayacak kadar zorluklar içermektedir. Öyle ki, bunun sonucunda yeni girişimciler Türkiye’de yatırım yapmak yerine komşu ülkelere doğru yönelmektedirler.
Aynı zamanda Tarım Bakanlığı, su ürünleri yetiştiriciliğ inin daha düzenli yapılmasını sağlamak, çevreye etkilerini asgarî seviyeye indirmek, sağlıklı, kaliteli üretimi gerçekleştirmek amacıyla, Kasım 1998 tarihinde, Kalıntı İzleme Genelgesi ve Haziran 2004'te, Su Ürünleri Yetiştiriciliğ i yönetmeliğini uygulamaya koymuştur. Ayrıca 2000’li yıllardan itibaren de Avrupa Birliğine uyum çerçevesi içinde “Sürdürülebilir Akuakültür” kavramı uygulamaya alınmıştır. Bu kapsamda kapalı ve sığ koylarda su ürünleri yetiştiriciliğ ine izin verilmemektedir. Sınırlı alanlarda diğer bir deyişle, akıntının ve buna bağlı olarak su değişim oranının yetersiz olduğu durumlarda işletme kapasitesi, o bölge için belirlenen miktarın üzerine çıkamaz.
Su kirliliğinin ölçüsü, bizzat balığın kendisidir, bir suda kirlilik varsa, önce, orada yaşayan balıklar etkilenmekte ve balıklar ölmektedir. Bu sonuç, bu gibi alanlarda balık yetiştiriciliğ inin sona erdiğinin ifadesi olacaktır. O halde çevre korunması öncelikle üreticilerin görevi olmalıdır. Deniz kirliliğinde rolü olan sektörler sıralamasında ise Balık Üretim Çiftlikleri 19. sırada yer almaktadır. Yapılan araştırmalara göre evsel atıkların balık çiftliklerine göre daha fazla kirliliğe neden olduğu tespit edilmiştir.
Su ürünleri yetiştiriciliğ inin çevreye etkisi, yetiştiricilik metodunun çeşidine, üretim kapasitesine ve yetiştiricilik yapılan alanın biyolojik, kimyasal ve fiziksel karakterine bağlı olarak değişmektedir. Beslemenin oranı, kalitesi ve kontrolü yetiştiricilik sisteminin tipini belirlediği gibi yetiştirilen ürünün kalitesi, pazar boyuna ulaşma süresinin de belirleyici faktördür. Balık yemleri doğal hammaddelerden imal edilmekte, balıkların büyüme-gelişmelerini tamamlayabilmeleri ve sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaştırılabilmeleri için de bu hammaddelerin içerisindeki besin maddelerinden yararlanmaları gerekmektedir. Balık yemlerinin içerisinde hiçbir şekilde farklı kimyasal maddeler, hormon gibi büyümeyi aktive edici materyaller kullanılmamaktadı r ve kullanılması da ilgili yem kanunu gereğince yasaklanmıştır. Günümüzde gelişen yem teknolojisi çevreye duyarlı balık yemlerini (extruder) geliştirmiş ve balık çiftliklerinde bu yemlerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Böylece ortamda kalabilecek yem miktarı minimize edilerek doğal çevrenin korunumun da önemli bir adım atılmıştır.
Su Ürünleri Yetiştiricilik faaliyetleri etkin bir şekilde planlandığı ve sorumlu bir şekilde yürütüldüğü takdirde, çevreye zararlı etkileri olması söz konusu olmayacaktır.
Şu andaki görünüme göre, halkımızın protein ve besin ihtiyacı açığının nasıl karşılanacağı sorusunun cevabı ya İTHALAT ya da ÜRETİM’dir. Bilinmelidir ki canlı-cansız et ürünleri arasında Avrupa Birliği standartlarına uygun tek ihracat ürünümüz balıktır ve toplam üretimimizin %35’i Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir.
Türkiye’de 350 adet dolayında ve İzmir ilinde 60 dolaylarında projeli yatırım faaliyette bulunmaktadır. Ülkemiz su ürünleri (Avcılık ve Yetiştiricilik) toplam üretim miktarı ortalama 650 bin ton/yıl‘dır. Ülkemizde kişi başına düşen balık tüketimi 7-8 Kg/yıl civarındadır. Ancak, kişi başına düşen su ürünleri tüketim ortalaması dünyada 15 Kg/yıl ve AB Ülkelerinde de 30 Kg/yıl olduğu düşünülerse ülkemizde bu kadar uygun alanlar varken tüketim çok düşük oranlarda kalmaktadır. Oysa ki, önemli bir protein kaynağı olan su ürünleri tüketiminin arttırılması ve bu yönde desteklenmesi gereklidir.
Bütün bunlar üç tarafı denizlerle çevrili, su kaynaklarımızın yüzey olarak tarım alanları kadar olan ülkemizde bu potansiyeli yeterince değerlendirmediğ imizin açık bir göstergesidir.
Diğer yandan, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek üzere özellikle belirtmek gerekirse, Türkiye topraklarının olduğu gibi denizlerinin de kullanım planlarının oluşturulması, haritalarının çizilmesi ve yatırımların bu planlara uygun olarak yapılması yaşamsal bir zorunluluktur. Önce de belirttiğimiz üzere, balık çiftliklerinin, akıntının yönü, şiddeti, suyun derinliği, kıyıdan uzaklık, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri, insan yerleşim bölgelerine olan uzaklık, seyrü-sefer ve benzeri risk faktörlerine bağlı olarak uygun yer ve kapasitede tesis edilmelerine izin verilmeli, önceden izin almış olanların da yine aynı esaslara göre ruhsatları gözden geçirilmelidir.
Ziraat Mühendisleri Odası, insan yaşamına ve onun doğal çevresine gösterdiği duyarlılığı, Bergama’da olduğu gibi, bu sektörde de göstermeye devam edecektir. Diğer yandan, dünya standardlarında ve hatta Avrupa standardlarını n dahi üzerinde üretim yapan ve insanımızın önemli bir protein ve besin gereksinimini karşılamaya aday ve ülke ekonomimize ciddi bir katma değer sağlayacak olan Balıkçılık Sektörü’nün de gelişimi yönünde bilimsel ve teknik çalışmaların da her zaman yanında yer alacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Adına
Su Ürünleri Meslek Komitesi

Yorumu sizlere kalmıştır artık!
__________________


Erol ERDOĞAN 1966

Hepimiz birer gölgeyiz aslında…
Nerede yaşarız, neye benzeriz bir fikrimiz yok, neyiz ne değiliz bir bilgimiz yok. Birbirimiz hakkında bildiğimiz tek şey Nick lerimiz…
Sanal alemin sisleri arasında beliriyor sonra kayboluyoruz. Gerçek olan tek şey; paylaşımlarımız, burada bizi var eden de bir tek bu…(alıntıdır)
levrek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Sponsored Links
Eski 16-10-2006, 09:46   #2
katiti
Kaptan
 
katiti kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 10.11.05
Şehir: İzmir
Yaş: 46
Mesaj Sayısı: 2.176
Varsayılan

Erol Abi yazı için teşekkürler, yalnız yine de bu yazıya katılamıyorum ne yazık ki. Çünkü balık çiftliklerinin neden olduğu kirliliği gözlerimle gördüm ve görmeye de devam ediyorum.

Çevreye duyarlı yemlerden, denetimlerin sıkılığından vs. söz edilmiş, fakat çok iyi biliyorum ki çevreye duyarlı yemlerin getirdiği ek maliyetler nedeniyle çiftliklerin büyük çoğunluğu bunları kullanmayacaktır ya da kullanmamaktadır. Ayrıca ülkemizde denetim ve izin mercilerinin durumunu da sizlerin yorumuna bırakıyorum!

Balık yetiştiriciliğinin çok önemli bir sektör olduğunu ve geliştirilmesi gerektiğini kabul ediyorum. Fakat şekil şu anda uygulanmakta olduğu gibi olmamalı ve acilen önlem alınmalıdır...
__________________
Mert Topoyan
İzmir - 1978

Navigare necesse est...

2 metre de derindir, 20 metre de derindir...
katiti Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 16-10-2006, 12:06   #3
aganta borina borinata
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

bende antalya gazipaşadaki orkinos çiftliğinin etkilerini görmüştüm...merte katılıyorum...

rastgelsin...
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 16-10-2006, 17:30   #4
Taygun KOCABIYIK
ADMİN
 
Taygun KOCABIYIK kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 28.08.05
Şehir: İzmir
Yaş: 35
Mesaj Sayısı: 5.838
Varsayılan

bu olayı 2-3 yerde yazmıştım ama tekrar yazmak istiyorum.
Yan yana 2 koyda aynı gün dalış yaptım birinde suyun görüşü abartısız 10-15 metre vardı diğerinde ise 1-1.5 metre sudaki tortuları görebiliyordum ve bunlar yem kalıntılarıydı
__________________
Taygun KOCABIYIK
13/07/1988
İZMİR

Her türlü sorun, soru ve iletişim için
-www.facebook.com/taygun.kocabiyik
Taygun KOCABIYIK Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 16-10-2006, 18:22   #5
Uzm.Dr.Rastgele
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

Sevgili Erol bey,balık çiftlikleri hakkındaki resmi belge statüsündeki yazı paylaşımını dikkatle okudum.Ve sende yorumu sizlere bırakıyorum diye açık kapı bırakarak yazına son vermişssin.Ben de senin bıraktığın açık kapıdan girerek konu hakkında düşündüklerimi anlatmaya çalışayım.Tüm denizlerdeki ekonomik değere hitap eden balık populasyonunun durumu malum.Hadi dünya genelini bırakıp,kendi sularımızı göz önüne alacak olursak bir an balık çiftliklerinin olmadığını düşünelim.Sadece denizlerden çıkan levrek ve çupraya kaldığımızı var sayalım.O çupranın ve levreğin kilosunu artık siz deyin 80 ytl.ben diyeyim 280 ytl'den aşağıya olmaz herhalde.Hele av yasağının olduğu yaz aylarını da göz önüne alırsak siz düşünün artık çupra ve levreğin kilosunun kaça olacağını.Şu an kültür balıkçılığı yapan çiftlikler sayesinde yaklaşık 7-10 ytl verdiğimizde evimize çoluk çocuk yiyebileceğimiz balığı alabiliyoruz.
Diyeceksiniz balık çiftlikleri etrafı kirletmiyormu ? Veya bulunduğu yerdeki su kalitesini kötü yönde etkilemiyormu ? Evet bunların hepsi doğrudur.Balık çiftlikleri etrafında benim gibi vakit öldürenler bilir ki,yem verme işlemi bittikden sonra suyun yüzeyini resmen yemden dolayı adeta bir yağ tabakası kaplar.Tabi toz halinde olup da kafes içindeki balıklar tarafından tüketilemeyen toz haline gelmiş yemlerde tortu şeklinde suya karışarak bulandırır.Bunların hepsi doğrudur.
Peki çözüm ne diyecek olursanız acele etmeden konu üzerinde fikir yürütterek bulmaya çalışalım.Deniyorki balık çiftlikleri karaya yakın fazla derin olmayan sularda kuruluyor.Doğrudur efendim.Deniyorki akıntının fazla olmadığı koylarda kuruluyor.O da doğrudur ve bana göre de öyle olmalıdır.Bir an düşünün milyarlarca lira para yatırmışsınız ve balık çiftliği kurmuşsunuz.Kurulan bu tesisden hem ekmek yemek,hemde başkalarına ekmek yedirmek zorundasınız ki,koyduğunuz paranız kurtulsun ve kar elde ederek size geri dönsün.Benim bu işi yapan arkadaşlarım oldu.Onların yanında, zaman zaman onlarla da yaşayarak konuya daha değişik açıdan bakabilme fırsatı buldum.Beyler düşünün bir kere milyarlar yatırmışsın ve tesisine canın gibi bakıyorsun ki rezil olup sıfıra inmeyesin diye.Bu adamlar eğer bir hava oynadımı akılları yerinden oynayacak gibi oluyorlar.Yeminle uyku durak olmadan fırtına geçinceye kadar ağızlarını bıçak açmıyor.Kafeslerden birinin patladığını ve sürüklenmeye başladığını bir düşünün.Haydi gitti onca emek ve para.Her şey sil başdan.İşte o yüzden fazla rüzgar almayan koyları tercih ediyorlar ki bu olasılık en az seviyede yaşansın.Kıyıya yakın sığ sularda bu işi yapıyorlarki, gecenin bir vakti şerefsizler gelip kafesleri yağmalamasınlar ve hemen bulundukları kulübeden çıkıp olaya müdahale edebilsinler.Tabi yunus ve fok saldırıları ayrı konu.Fok öyle akıllı bir hayvan ki, kulübenin kapısını açıp göründüğün an,derhal denize atlar ve kaybolur.Sen kulübeye gir kapıyı kapat anında bir çevik hareket ile aynen kafeslerin tepesine ve oradan da kafese girer.Yiyeceği bir kaç balık belki ama,bir anda düzinelercesini parçalar.vs.....
Yani hakikaten riski çok yüksek bir yatırım bence.İhracat olmasaz ise.iç piyasaya kilosu 5 ytl'den balık verilerek yapılabilecek bir iş değil.Alabalık 3-4 ayda sofralık olurken bir çupranın veya lidakinin yetişmesi çok çok daha uzun bir zaman alıyor.
Peki yanlış nerede yapılıyor veya çözüm ne diye soracak olursanız.Arkadaşlar yerleşim yerlerine yakın yerlerde balıkçılık olmaz ve olmamalı.Sorun turizme hitap eden veya yerleşim merkezlerinin yakınlarına çiftlik ruhsatı verilmemesi gerekir.İşte esas sorun bu.Bir tarafda billur gibi sular,sahilde bir sürü 5 yıldızlı turistik oteller ve yazlık evler.Tam karşılarında ise denizin içinde sıra sıra balık kafesleri.Ne diyeyim abi.Tam Türk kafası bir iş.Esas sorun böyle ortama ruhsat veren yönetici-yetkili kimliği ile görev başında olan insanların mevcudiyetidir.(Kendi yöremden örnek vereyim:Gerence ve balıklı ova civarına çiftlik ruhsatı verimesi bana göre çok yanlış.Ama gidebilenler bilirlerki zeytineli denilen yer bu iş için çok uygun ortam.Her türlü yerleşim merkezine kilometrelerce uzakta bir yer.)

Bu mesaj en son " 16-10-2006 " tarihinde saat 18:26 itibariyle Uzm.Dr.Rastgele tarafından düzenlenmiştir....
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 18-10-2006, 08:32   #6
katiti
Kaptan
 
katiti kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 10.11.05
Şehir: İzmir
Yaş: 46
Mesaj Sayısı: 2.176
Varsayılan

İshak Abi yatırımcıların durumu ve balık fiyatları konusunda vermiş olduğun örnekler geçerlidir kabul ediyorum. Fakat ben de sana şöyle bir örnek vermek istiyorum:

Arasıra Discovery Channel adlı belgesel kanalında "Dünyanın En Tehlikeli İşleri" adlı bir belgesel yayınlanır. Bunlarda bir tanesinin konusu da Avustralya açıklarına yanlış hatırlamıyorsam orkinos sürülerini yakalayıp yetiştiricilik için kafeslere alma işiydi. Bu adamlar en azgın fırtınalarda iki kocaman (tanesi belki bizim çiftlik kafeslerinin 4-5 katı büyüklükte) balık kafesini geminin arkasına bağlayıp içinde balıklarla birlikte millerce çekip çiftliklere getiriyordu. Yolda ağı yırtan köpek balıklarını "öldürmeden" ağdan çıkarıp ağı dikme işleri falan yapıyorlardı. Ve bu adamlar da bu kadar masrafa rağmen o işten para kazanıyordu. Hem de bizim çiftlik sahiplerinin katlandığı riskten çok daha fazlasına katlanarak!

Kimse kusura bakmasın ama ucuz balık yemek adına doğanın dengeleriyle oynadığımız sürece bunun intikamı çok daha acı olacaktır, unutmayalım.

Balık çiftlikleri benim görüşüme göre de önemlidir. Fakat teknolojileri ve denetimleri doğaya en az zararı verecek şekilde düzenlenmelidir...
__________________
Mert Topoyan
İzmir - 1978

Navigare necesse est...

2 metre de derindir, 20 metre de derindir...
katiti Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 30-11-2006, 17:09   #7
Taygun KOCABIYIK
ADMİN
 
Taygun KOCABIYIK kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 28.08.05
Şehir: İzmir
Yaş: 35
Mesaj Sayısı: 5.838
Varsayılan

Bu konuyu tekrar gündeme getirmek istiyorum
Arkadaşımın bornovada aylık olarak çıkan bir gazetesi var ve siyaset gazetesi okuyucu kitlesini az çok tahmin edebilirsiniz
bu konu hakkında fikirlerinizi yazarsanız sevinirim. (arkadaştan ufak bir köşe kaptım bu konu hakkında yazı yazmayı düşünüyorum sizin fikirleriniz önemliii )
__________________
Taygun KOCABIYIK
13/07/1988
İZMİR

Her türlü sorun, soru ve iletişim için
-www.facebook.com/taygun.kocabiyik
Taygun KOCABIYIK Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 30-11-2006, 17:32   #8
igmsva
Kaptan
 
igmsva kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 19.11.06
Şehir: izmir
Yaş: 57
Mesaj Sayısı: 897
Varsayılan

erol bey sanırım ben de mert'in görüşlerini destekliyorum. sinopta, didimde ve fethiye civarındaki koylarda birkaç tesisi bizzat gördüm. bizdeki yanlışın ileriye dönük düşünmeden sadece para kazanma amaçlı düşük maliyetli tesis oluşturma sevdasından bilinçsizce girişimcilikten kaynaklandığını düşünüyorum. adamlar rastgele yerlere hiç bir uyarı işareti dahi koymadan 25000-30000m3lük kafesler koyuyorlar. kesinlikle canım koylarımız gasp ediliyor. hele birde yemleme anını denizde oluşan tortuyu görmeni isterdim. inan önceki halini bildiğim koyların su renginin tanınmayacak hale geldiğine şahidim. tabiiki üretken olacağız ama doğal yapıyı bozmadan....biraz daha maliyeti arttıracak belki ama çevre açısından her türlü tedbiri alarak üretmek girişimci olmak zorundayız diye düşünüyorum
__________________

ilker GÜMÜŞOVA
İZMİR 1966
A Rh(+) pozitif
igmsva Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Yanıtla

Sosyal Paylaşım


Gönderme Kuralları
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
SimgelerAçık
[IMG] kodu Açık
HTML kodu Kapalı

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıtlar Son Mesaj
Balık çiftlikleri hakkında ... mufi Tabiatı ve Canlıları Koruma 1 07-04-2008 12:12


Saat 10:15.