İki aydır İstanbul da kıyıdan balık tutmuş olmak, denizden altın çıkması kadar değerli hale geldi. Her geçen gün oltacılar kendilerine hava soğusa, yağmur yağsa, fırtına sonrası olsa vb. balık yapacak türünden yeni ümitler yeşertiyorlar ama deniz senaryo dinlemiyor. Durumun vahametinden dolayı şansımızı uzun bir aradan sonra tekneden denemeye karar verdik. Halis abimiz ve Mustafa kardeşim ile birlikte yeni tanıştığımız ve kendisinden son derece memnun kaldığımız Rıfat kaptanımızla birlikte Pazar sabahı 06:30 da İstinyeden besmele ile yola koyulduk.
İlk hedefimiz palamutlardı. Bir taraftan 70 iğneden oluşan çaparimizi suya salarken diğer taraftan Boğazın eşsiz güzelliğinde kahvaltı sefası hazırlıkları başlamıştı.
Günün ilk ışıkları ile saat 07:00 da İstinye açıklarından büyük umutlar ile başlayıp
Karadeniz çıkışı Kavak açıklarına, saat 10:00 a kadar devam eden çapari çalışmalarımızın sonuçsuz kaldığını Halis abinin suratından anlamak mümkündür herhalde.
Kaptanımızın tavsiyesi ile palamuttan vazgeçip hedefi küçültmeye karar verdik ve olanı tutma yolunu seçtik. Rotamızı değiştirdik ve o saatlerde Boğazın kuru fasulyesi istavritin av verdiği Beykoz açıklarına vardık. Her zaman olduğu gibi yüzümüzü fakirin balığı istavritler güldürdü.
Yaklaşık 12:00 da havanın ve suyun değişmesi ile istavritte kesilince 3 kg kadar istavritle avımızı sonlandırdık.